Genel HaberlerManşet

Nasuhi Ünlü’yü Kaybettik

Türk Voleybolunun bir dönemine damgasını vurmuş oyunculardan Nasuhi Ünlü, yakalandığı covid-19 virüsünün ağır seyri ile yaptığı hayat mücadelesini kaybetti ve aramızdan ayrıldı.

Merhum Nasuhi Ünlü’ye Allah’tan rahmet, başta kederli ailesi ile Darüşşafaka ve voleybol camiasına baş sağlığı dileriz.

NOT: Cenaze bilgileri netleştiğinde habere ekleyeceğiz.

Voleybol Aktüel

IMG_2032.JPG

 

Erkek Voleybol Milli Takımımız, 1959 yılında Beyrut’ta düzenlenen 3. Akdeniz Oyunları’nda gümüş madalya kazandı. Üst sıra: Yalçın Gördürür, Erdoğan Teziç, Ender Kurt. Alt sıra: Değer Eraybar, Şevket Güventürk, Nasuhi Ünlü

Resim

Nasuhi Ünlü Kimdir?

Gülnur Görgün’ün Voleybolun Unutulmazları Ansiklopedisi’nde yer alan Nasuhi Ünlü ’nün kendi kaleminden yaşam öyküsü:
“1932’de Samsun’da doğdum. Annem ve babamın aileleri mübadelede Kavala’dan gelmişler. Babam Samsun’da Reji’de ustabaşıymış. Bir de Zafer Sinemasında idare amirliği yapıyormuş geceleri. Ben hakiki Darüşşafakalıyım. Annem bana dört buçuk aylık hamileyken babam yirmi üç yaşında ölmüş. Sinema salonunda beş arkadaş kömürden zehirlenmişler. Üçü kurtulmuş, babam ve bir arkadaşı ölmüş. Bir ağabeyim var. Arada bir de kız kardeşim varmış, o da küçükken ölmüş.
Gençliğimde voleybol dışında basketbol, hentbol ve futbol oynadım. Samsun’dan çıkan ilk milli sporcuyum ben. Futbolda kalecilik yapardım. Samsun’da sarı-lacivert formalı Fener Gençlik ve sarı-kırmızılı 19 Mayıs takımları vardı. Bana Fener’den lisans çıkardılar. Fakat o zamanlar talebelerin sivil lisans çıkarması yasaktı. Altı ay ceza aldım. Bizim Ticaret Lisesinin müdür muavini 19 Mayıs taraftarıydı, beni gammazlamış. Eski Galatasaray sol açığı ve beden eğitimi öğretmeni Mehmet Ali Gültekin – ki Turgay Şeren’i yetiştirmişti – bizim lisede hocamızdı. Aynı zamanda 19 Mayıs takımını çalıştırıyordu. Cezanın bitiminde 19 Mayıs takımına geçtim. Fener takımında da, Darüşşafaka mezunu ve eski Fenerbahçeli futbolcu Murat Alyüz antrenörlük yapıyordu. Samsun’da SSK’da görevliydi. Fener takımındayken Murat Abi’yle çalıştım. Daha sonra 19 Mayıs takımında da Mehmet Ali Gültekin’le çalıştım.
Samsun’da lisede voleybol oynarken topu çekme tekniği vardı hala. Öyle çekenler vardı ki mesela Sivas öğretmen okulu takımı bizim davetlimiz olarak Samsun’a gelmişti. Uzun boylu öyle bir adam vardı ki, topu filenin altına kendi sahasına doğru çekerdi. O zaman üç pasör, üç kütör oynardı. Ben hiç çekme yapmadım. Pasör oynardım ben. Darüşşafaka’da o zaman Ender, Cafer uzun boyluydu. Fakat boyları 1.82 filandı. Bugüne göre bayağı kısaydı yani. Bana da gladyatör derlerdi, her tarafım sakatlanmıştı. (Takım arkadaşı Cengiz Erverdi O’nun kendini takımı için paralarcasına oynadığını söylüyor.)
1953’te okumak için İstanbul’a geldim. Liseyi Sultanahmet Ticaret Lisesinde bitirdim. Ardından Yüksek Ticaret Mektebine girdim. İstanbul’a okumaya geldik ama tesadüfen Darüşşafaka takımına girdim. Samsun talebe yurdunda kalıyordum. Orada beraber voleybol oynadığım Gaffur diye bir arkadaş vardı. O da zaman zaman yurda gelirdi. O sırada askerliğini yapıyordu. ‘Kuvvetler arası maçımız var, bizde oynasana,’ dedi. ‘Ben asker değilim, nasıl oynarım?’ diye sordum. ‘Bir çaresini buluruz,’ diye cevap verdi. Maça gittik. Teoman diye Darüşşafakalı bir arkadaşımız vardı, babası okulda müdür muaviniymiş. Bana, ‘Darüşşafaka’da oynar mısın?’ diye sordu. ‘Oynarım tabii,’ dedim. ‘Cumartesi günü Kadıköy Halk Eğitim salonunda maçımız var, gel seni Atilla (Sesören) ile tanıştırırım,’ dedi. O gün gittim, Atilla ile tanıştım. O bana Darüşşafaka’nın yerini tarif etti. Zaten Samsun talebe yurdu da Fatih’te, Sofular civarındaydı. Salı günü idmana gittim ve o günden sonra Darüşşafakalı oldum. Herkes beni Darüşşafaka’da okumuş zanneder.
Benim lisansım Samsun’da kalmıştı. İlk sene Erol Özbutuş diye bir arkadaşımın lisansıyla oynadım. Samsun’dan yeni gelmiş bir gencim, kimse tanımıyor beni. Darüşşafaka 1953-54 sezonunda 1. Lige çıkmıştı (doğrusu 1954-55), ben de o sezondan itibaren oynamaya başladım. Ertesi sezon başlamadan önce Samsun’dan lisansım geldi. O zamanlar iyi bir takım kurmuştuk Darüşşafaka olarak. 1953’ten başlayarak hep Türkiye ikincisi oluyorduk. 1957-58’de İstanbul şampiyonu, 1958-59 sezonunda da Türkiye şampiyonu olduk. O zamanlar federasyon kupası vardı. Önce o kupada oynanırdı, sonra Türkiye birinciliği yapılırdı. Federasyon kupasında bölgelere göre ayrılan gruplar vardı, onlara Türkiye’nin birçok yerinden takımlar katılırdı. Biz orada hep birinci olurduk. Türkiye birinciliğini de genellikle Galatasaray kazanırdı, o zamanlar onun inhisarındaydı. Biz bir defa, dediğim gibi 1958-59’da birinci olduk. Bizim oynadığımız yıllarda İstanbul voleybol liginde Fenerbahçe, Bakırköy, Rasimpaşa gibi takımlar vardı. Bu arada herkes Darüşşafaka’nın rengini yeşil-siyah olarak söylüyor. Darüşşafaka’nın rengi yeşil-siyah değil siyah-yeşildir. Karanlık günlerden aydınlığa, renklerin anlamı odur.
Biz birinci olduktan sonra 1960’ta Avrupa Şampiyon Kulüpler turnuvası ihdas edildi. Ona ilk defa Darüşşafaka olarak biz katıldık. Her şeyin ilkini Darüşşafaka yapmıştır zaten. Sporcuları Avrupa’ya çıkarken ilk defa sigorta ettiren yine Darüşşafaka’dır. O ilk turnuvada rakibimiz Yugoslav takımı Zeleznicar’dı. (Doğrusu Bulgar takımı Levski Sofya) Biz giderken bir set alın, kâfi diyorlardı. İlk iki seti aldık. Orada yaşayan Türkler maça gelmişti. Bizim için nasıl tezahürat yapıyorlardı. O zamanlar setler arasında beş dakika ara veriliyordu. Salona döndük, bir baktık Türkler kalmamış. Boşaltmışlar salonu. Maçı 3-2 verdik. Rövanşta da burada bizi çok rahat yendiler. (Aslında ilk maç İstanbul’da oynanmış, Levski 3-0 kazanmış)
Voleybolu 1953-74 arasında oynadım. İlk kez 1956’da milli oldum. Bir dünya şampiyonası, iki Avrupa şampiyonası, iki Akdeniz Oyunları, dört İstanbul enternasyonal turnuvası, birkaç tane de özel maçta milli olabildim. Şimdikiler iki – üç yüz kez milli olabiliyor. 1958 Prag, 1963 Bükreş Avrupa şampiyonalarına katıldık. 58’de on ikinci, 63’te on birinci olduk. Bir kere de Sofya’ya talebe olimpiyatlarına gittim.
Zannediyorum 1961’de Darüşşafaka Cemiyeti sportif faaliyetleri azalttı. Voleybola hiç bütçe ayrılmadı. Okullu gençlerle devam etme kararı alındı. O zaman Darüşşafaka’dan ayrılıp Beyoğluspor’a geçtim. (1962-63 sezonunda B.Spor’a geçmiş) Oradan da Fenerbahçe’ye geçtim ama ortamı sevemedim. Büyük kulüplerin içine girdiğinizde ortamı daha iyi görüyorsunuz, sözlerinde durmuyorlar yöneticiler. Galatasaray’a da antrenör olarak girdim, orada da paramı alamadım.
Kırk iki yaşında Darüşşafaka’da tekrar oynadım. (1965-66 sezonu) Darüşşafaka o zaman 2. Ligde oynuyordu. Az kalsın takımı 1. Lige çıkarıyorduk. Levent takımına takıldık. Yenilme olarak değil, sayılarımız aynı, setler aynı. Biz onları 3-1, onlar bizi 3-0 yendiği için onlar çıktı. Daha sonra Darüşşafaka’da antrenörlük yaptım. Beyoğluspor, İTÜ, Gazspor’da antrenörlük yaptım, o zaman havagazı fabrikasının takımı vardı. Genç milli takımı çalıştırdım. En son elli yaşındayken Vefa formasını giydim. Vefa Kulübü Simtel ile birleştiği zaman eski hakemlerden Nejat Altav voleybol takımını kurmuştu. Orada da dördüncü mahalli kümede bir sene oynadım ama küme çıkaramadık Vefa’yı.
Nasuhi Ünlü’nün yolu daha sonra Darüşşafaka ile yine kesişmiş ve 1998’de dönemin cemiyet genel sekreteri Çetin Berkmen tarafından sosyal tesis amirliğine getirilmiş. Ardından 2000 yılında Ayhan Şahenk Spor Salonu amirliğini üstlenmiş ve bu görevini on iki yıl boyunca sürdürmüş.”
Kolaj: Gülnur Görgün – Voleybolun Unutulmazları

 

İlgili Makaleler

Bir Yorum

Bir Cevap Yazın

Başa dön tuşu