Köşe YazarlarıManşetMilli Takımlar

Antalya Film Festivali

Aydınlık Gazetesi Yazarı Cem Zeren'in, Antalya'da gerçekleştirilen VNL 1. Etap maçlarına sanatsal yaklaşımı.

Antalya denince akla Altın Portakal Film Festivali ve sinema geliyor. 1964 yılından beri düzenlenen festival, ülkemizin en bilinen film festivali…

Geçen hafta Antalya’da sanki dört yönetmenin toplu gösterimi yapıldı. Kadınlar Voleybol Milletler Ligi’nin ilk ayağı Antalya Spor Salonu’nda düzenlendi. Kadın voleybolunun 8 güçlü ülkesini, 16 karşılaşmada izledik. Bu karşılaşmaların dördünde Milli Takımımız sahadaydı.

KİM Kİ-DUK ANISINA

Kim Ki-Duk, Güney Kore sinemasının en önemli yönetmenlerindendir. 2020’de Kovid-19 nedeniyle vefat eden yönetmenin filmlerinde dingin ama sürükleyici öyküleri izleriz. Sonunu tahmin edebildiğimiz esrarengiz öykülere kendimizi kaptırırız. Genelde 90 dakika süren filmlerinde izleyiciyi etkiler. Uzun ve sıkıcı sahneleri yoktur. Yönetmenin üçlemeleri de vardır.

Güney Kore maçımız da sanki bir Kim Ki-Duk filmi gibiydi. Çok sakin geçen karşılaşma sürükleyici idi. İkinci sete 4-0 geride başladık, son setin sonları yaklaşırken 3 farkla gerideydik. Ama maçın sonunda kazanacağımızdan hiç şüphemiz yoktu. Karşımızda bilmediğimiz özelliklere sahip isimleri benzer oyuncular vardı. Sırlarla dolu bu oyuncular, farklı özelliklerini öne çıkarıp bizi şaşırttılar. Üç sette de farklı hikayeler vardı ama üçünün de sonu aynı oldu. Kazandık. Sanki, bir Kim Ki-Duk üçlemesi izliyorduk. 3-0 kazandığımız karşılaşmada, ülkemizde çok sevilen Kore sinemasının büyük ustasını anmış olduk.

FANTASTİK GERÇEKÇİLİĞİN YÖNETMENİ KUSTURICA

Emir Kusturica, Sırp sinemasının en önemli yönetmenlerindendir. Coşkulu süren filmleri uzundur ama öykülerin ve müziklerinin hareketliliğiyle asla sıkılmazsınız. Öykülerde fantastik gerçeklik vardır. Filmlerinde odaklandığı bir amaç vardır, o amacı objektif olarak verirken duygulardan çok akla hitap eder. Devamlı hareketlilik halinde geçen filmlerin sonunda gerçekle yüz yüze kalırsınız; Underground’ın sonundaki Yugoslavya’nın bölünmesini simgeleyen sahne gibi.

Sırbistan karşılaşmamız da tıpkı bir Kusturica filmiydi. Sırbistan’ın başında geçen seneye dek 5 yıl boyunca Milli Takımımızı çalıştırmış Giovanni Guidetti vardı, yardımcıları da Türk’tü. Milli Takımımızın başında da geçen sene Sırbistan’ı Dünya Şampiyonu yapan Daniele Santarelli vardı. İki milli takım, başantrenörlerini değiştirerek karşı karşıya geldi. Fantastik bir şeydi, geçen sene bunu sadece hayal edebilirdiniz; ama bugün gerçekti. Tam Kusturica filmlerine yakışır bir fantastik gerçekçilik vardı. Maç hemen bitmedi, uzadı, tıpkı Underground ya da Arizona Dreams gibi. İki takımın amacı keskindi, maçı kazanmak. Yeni hocalar bu amaca duygusal motivasyonlarla ulaşamayacağını biliyordu. Muhteşem bir taktik mücadele izledik. Sahaya girenler ve çıkanlar bizi şaşırtıyordu. Devamlı bir hareket vardı. İki antrenör de, alışılagelmişin dışında hamleleriyle izleyiciye mesajlar veriyordu. Her müdahalenin geleceğe yönelik metaforik bir anlamı vardı. Maçı 3-1 kazandığımızda, Kusturica filmi izlemiş gibiydik. Tek eksik Goran Bregovic müzikleriydi, sanki.

DE SİCA’NIN YARATICILIĞI

İtalyan yeni gerçekçilik akımının en önemli yönetmeni Vittoria De Sica’dır. “Bisiklet Hırsızları”nda Roma’nın açlıkla mücadele eden gerçek yüzünü, “Milano’da Mucize”de harap ve yorgun İtalya’yı izlersiniz. İtalya’nın gerçek yüzünü filmlerinde göstermiştir. “Bisiklet Hırsızları”nın en önemli özelliği halktan insanların rol almasıdır. De Sica, filmlerinde amatör kişilere yeteneklerine göre farklı roller verir.

İtalya maçımız da bir De Sica filmi gibiydi. Her ne kadar İtalya’nın as oyuncuları oynamamış olsa da; sahada İtalya Ligi ve Avrupa kupaları sonrası yorulmuş İtalya’yı izledik.

CEV Şampiyonlar Ligi’nin en iyi takımı oylamasında libero pozisyonuna 3 Türk oyuncu aday gösterildiğinde, bir liberomuzun arka oyuncu olarak forma giyebileceğini ve takımımızın savunma gücünün artacağını belirtmiştim. Santarelli de Gizem Örge’yi libero olarak değil normal oyuncu olarak oynattı. İlk etapta iki başarılı pasör çaprazımız vardı; Vargas ve Ebrar. Bu iki hücum silahı aynı anda oynasa ne olurdu? İki libero ile düşen hücum gücü, iki pasör çaprazı ile artabilirdi; iki pasör çaprazı ile düşen savunma gücü de iki libero ile artabilirdi. Santarelli, tıpkı De Sica gibi elindeki oyuncuların yeteneklerini farklı bölgelerde kullanarak verim aldı.

KRAMER’İN SON MAHKEME SAHNESİ

Amerikan sinemasının en etkili yönetmenlerinden biri Stanley Kramer’dir. Amerikan toplumundaki ırkçılığı ve bilim düşmanlığını en etkili şekilde filmlerinde anlatmıştır. Nixon’ın kara listesinde yer alan Kramer, mahkeme sahnelerinin en etkili yönetmenidir. Birkaç hafta önce Ulusal Kanal’da izlediğimiz “Bir Akşam Yemeği” bir mahkeme filmi olmasa bile, filmin sonundaki bir siyahi damat ile bir beyaz gelinin evlenmelerine dair gelinin babasının unutulmaz konuşması, bir hakiminin Amerikan toplumundaki ırkçılığı mahkûm eden kararı gibidir.

Son maçımızda ABD’ye yenilsek bile, ABD’ye verdiğimiz ders sanki bir Kramer filmi tadındaydı. 3-2 kaybettiğimiz karşılamada 103 sayı kazanırken, “son şampiyon”u 98 sayıda tuttuk. Karşılaşmanın dördüncü setini 25-11 gibi farklı bir sonuçla kazandık. Sanki bir Kramer filmi izlercesine, ABD çaresizliğini gördü. 13 blok sayımıza karşı 3 blok sayısı aldılar. 8 servis sayımıza karşı 3 servis sayısı aldılar. Sonuçta hiçbir Hollywood filminde ABD kaybetmez, ABD yine kaybetmedi. Ama, yine bir Kramer filmi tadında; dersini yine Türklerden aldı…

Antalya salonuyla ve taraftarıyla Milletler Ligi ilk etabı ev sahipliğini büyük başarı ile yaptı. Belki de, Antalya Film Festivali geleneğinden gelen entelektüel izleyicilik deneyimi Antalya Spor Salonu’nda şölene döndü. İstanbul’da Olimpiyat yapabilmek için harcanan bütçe, Antalya ya da İzmir gibi sanatla iç içe illerimiz için harcansa çok daha fazla yol alırdık!

İlgili Makaleler

Bir Cevap Yazın

Başa dön tuşu