Köşe YazarlarıManşet

Biz Bu Yaz Neler Yaptık?

Merhaba Sevgili Voleybol Severler,

Çok sevdiğim voleybol sporunda bir hobi olarak başladığım blog yazarlığının hobi aşamasının çok ötesine geçtiğini hissettim ve bu aralar takip etmekten ve okumaktan büyük ketif aldığım Voleybol Aktüel internet sitesi ile irtibata geçerek hedeflerime doğru bir adım atmanın heyecanı ile mail gönderdim Genel Yönetmeni Savaş Eskigülek’e. Açıkçası bu kadar hızlı bir geri dönüş beklemiyordum. Gelen maille sevincim daha da artı. Oldukça sıcak ve olumlu karşılanmak doğru bir yerde olacağım hissini verdi bana.
Genel Yayın Yönetmenimle :) birkaç mailin ardından görüşmeye başladık ve karşınızdayım.

Ve ilk yazımı, sizlerle birlikte olmanın sevinci ve heyecanı ile paylaşıyorum.

Biz Bu Yaz Neler Yaptık?

Bu yaz Türkiye Kadın Voleybol Milli takımı tam üç büyük turnuvada boy gösterdi.
Sırayla Milletler Ligi, Olimpiyat Oyunları ve Avrupa Kadınlar Voleybol Şampiyonası…
Mayıs’tan Eylül’e kadar yoğun tempoyla antrenmanlara ve maçlara çıktılar, bu da yetmezmiş gibi her turnuvada farklı ülkeye gittiler. Hatta olimpiyat için kıta değiştirmek zorunda kaldılar. Bu süreci kısaca hatırlayalım.

Sultanlar sessizce Milletler Ligi’yle 25 Mayıs’ta serüvenlerine başladı. Milletler Ligi’nde 15 takım bulunuyor ve bu 15 takım da sırayla birbiriyle maç yapıyor.
Oluşan puan durumuna göre ilk 4 sırada olan takımlar birlikte dörtlü final oynuyor.
Biz turnuvaya İtalya karşısında muhteşem bir galibiyetle set vermeden başladık. Sonrasında Polonya maçını da zorlanmadan 3-1 geçtik.
Hepimizi şaşırtan maç Kanada maçıydı. Maça iyi başlamamıza rağmen Kanada 1-0’dan durumu 2-1 yapmıştı. Ancak Sultanlarımızın mücadeleci ruhu sayesinde karar setiyle 3-2 kazandık ve üçte üç yaptık.
Sonrasında Almanya ve son olimpiyat şampiyonu Çin’i set vermeden geçtik. Tayland’ı da 3-1 yendikten sonra turnuvadaki ilk mağlubiyetimizi Dominik Cumhuriyeti’ne karşı aldık. Kâğıt üstünde Türkiye favori gösterilse de çok güçlü bir mücadeleye sahne olan bir maçtı. Dominik Cumhuriyeti’nin oyuncuları çok sert ve hızlı oynadılar bu oyuna karşılık veremediğimiz için turnuvadaki ilk mağlubiyetimizi almış olduk.
Bir sonraki maçımız olimpiyatlarda da rakibimiz olacak Rusya idi. Rusya’yı da başa baş bir mücadele ile 3-2 mağlup ettik.
Güçlü rakiplerimize fire vermeden devam ederken Japonya mağlubiyeti bizi çok şaşırttı. Japonya görece çok yumuşak ve alçak oynayan bir takımdı. Plaselere yeterli cevabı veremediğimiz için sahadan 3-1 mağlup ayrıldık. Belçika ve Güney Kore’yi yenip sonrasında güçlü rakiplerimiz ABD ve Brezilya’ya yenildik.
Bu skorlar bizi Dörtlü Finale çıkartmaya yetti.
Yarı finaldeki rakibimiz ABD oldu. Setlerde skorlar yakın olsa da sonuca yeterli olmadı. Set kazanamadan finale veda ettik. Üçüncülük maçında Brezilya’ya yenilen Japonya ile oynadık. İlk maçta yaptığımız hataları yapmadan Japonya’yı devirdik ve ilk madalyamızı almış olduk.

Sonrasında Olimpiyat Oyunları geldi.
Unutulmaz bir eleme atlattıktan sonra Tokyo bileti almıştık.3-2 kazandığımız Polonya maçı aslında yapacaklarımızın teminatıydı. Olimpiyatlarda altışar takımdan oluşan iki grup vardı.
Biz Tokyo’da B Grubunda İtalya, ABD, Rusya Olimpiyat Komitesi, Çin ve Arjantin ile karşılaştık.
25 Temmuz’da son şampiyon Çin’i 3-0 gibi net bir skorla geçerek oyunlara başladık.
Sonrasında güçlü rakip İtalya’yı durduramadık. Daha doğrusu Egonu’yu durduramadık. Egonu’nun gayret ve azmi sayesinde ikinci maçımızdan 3-1 mağlup ayrıldık.
Bizi en çok heyecanlandıran maç ise ABD maçı idi. Çünkü ABD en son yenilgisini 2019’da bizden almıştı.
Maça tutuk başladık ve 2-0 geri düşmemize rağmen durumu 2-2’ye getirdik. Karar setinde ise 15-12 kaybettik. Türkiye maçına kadar ABD olimpiyatta set kaybetmemişti. Bu maç da bizim yapabileceklerimizin ön gösterimi gibiydi.
Sonrasında Arjantin ve Rusya’yı geçerek adımızı çeyrek finale yazdırdık.
Kağıt üstünde favori olduğumuz Güney Kore ile eşleştik. Ancak maçlar sahada oynanıyor ve kazanılıyor.2-1 öne geçmemize rağmen maçı karar setinde 15-13 kaybettik.
Ülke olarak birleştiğimiz ve herkesin ‘Evet, işte biz bu sporda başarılıyız ‘ dediği bir olimpiyat geçirdik. Ben o sırada ailemle tatildeydim. Anneannem bile Filenin Sultanları’nı izledi ve destekledi. Sokakta, internette, iş yerlerinde insanlar voleybol konuşmaya başladı. Aslında Sultanlar kürsüye çıkma şansını kaybetti belki ama gecenin 3’ünde insanları voleybol izlemek için uyandırdı. İnsanlara, ihtiyacı olan o umudu verdi.
Pandemiyle tek düze hale gelen yaşamımıza heyecan getirdiler. İnsanlar bu ülkede futboldan başka bir spor olduğunu da fark etti. Kızlar bu sorumluluğun getirdiği beklentilerden ve harcadıkları emeklerden dolayı maç sonunda ağlasalar da Türk halkı onlardan razıydı. Gurur duyup bağrına bastılar. Kim bilebilir ki belki de bu gözyaşları Paris’te kürsü için bir işarettir belki de…

Yaz mevsimini Avrupa Şampiyonası ile bitirdik. Bu sefer daha çok medya desteği vardı. Olimpiyat Oyunlarından sonra daha bilinen bir takım olmaya başladık.
Ve insanlar gerçekten oturup voleybol izlemeye başladılar.
Gruba Romanya galibiyetiyle başlayan Türkiye, grubu namağlup bitirdi.
Ukrayna, İsveç, Finlandiya ve Hollanda’ya set vermeden grubunu lider tamamladı. Son 16 turunda Çekya’ya 1 set verse de maçı 3 -1 kazanmayı başardı. Ve adını çeyrek finallere yazdırdı. Bu sefer rakibimiz Olimpiyat elemelerinden tanıdığımız unutulmaz maçın rakibi Polonya’ydı. Ancak aradan geçen bir yılda Türkiye daha güçlenirken eski Polonya’dan eser yoktu. Sultanlarımız hiç zorlanmadan 3-0’la Polonya’yı da devirerek yoluna namağlup devam etti.
Fakat yine bölüm sonu canavarına denk gelmiştik: Sırbistan.
Sırbistan hep Türkiye’ye çok ters bir takım olmuştu. Sertliği ve oyun hızlarına karşılık veremedik. Üstelik Sırbistan maçta ev sahibi konumundaydı. Bunun da dezavantajıyla maçı 3-1 kaybettik.
Ancak o gün kaybetmemiz önemli değildi çünkü babam işten geldiğinde yemek yerken haber değil de voleybol maçı izledik. Hep birlikte hop oturup hop kalktık.
Ve sadece bizim ailede değil, yakın çevremdeki herkes Sırbistan’a yenilmemize çok üzülmüştü. Herkesin favori oyuncusu farklıydı. Kimi Zehra, kimi Hande, kimi Ebrar, kimi Tuğba dese de herkes artık onları tanıyordu. Çocukların kahramanı olmaya başlamışlardı. Sırbistan maçı sonrasında 3.lük maçında Hollanda’yı 3-0 yendik ve yeniden bronzun sahibi olduk.

Bu kadar kısa sürede bu kadar çok antrenman ve maç yapıp üstüne üstlük bu kadar başarılı olan başka bir Milli takım hatırlamıyorum.
Üstelik hocanın ve sporcuların röportajlarında aslında bu başarının daha üstünü hedefledikleri, bu başarının onlara yetmediğini açıkça görebiliyoruz.
Harika bir yaz geçirirken bu kadar genç bir kadronun da gelecekte bizi daha da heyecanlandırıp gururlandıracağı aşikar.
Sporcularımız yalnızca sportif başarıları değil, kişilikleri ve insanlara ilham olmalarıyla da gönüllerde taht kurdular.
Türkiye’nin en sevilen takımı oluverdiler. Türkiye’nin şimdiye kadar en akılda kalan başarısı futboldaki Dünya Kupası üçüncülüğüyken orada bile eleştirilen bir hoca ve oyuncu grubu varken; insanlar gece 3’te uyandığında kızlar elendiğinde bile gurur duymaya devam etti.
Bize büyük bir umut olan ve biz voleybol ülkesiyiz dedirten herkese teşekkürler!
Rengi sarı olan tüm madalyalara talip olmaya geliyoruz!

İlgili Makaleler

Bir Cevap Yazın

Başa dön tuşu