Köşe YazarlarıManşet

Filenin Sultanları Mevsimine Doğru Dolu Dizgin

Mayıs ayının son haftasına girdiğimiz şu günlerde voleybolda kulüp sezonları tamamlanmış ve gözler milli takımlar sezonuna dönmüş durumda. Kadın ve erkek voleybol milli takımlarımız bütün yazı dolduracak yoğun bir döneme giriyorlar. Gözbebeğimiz Filenin Sultanları da önümüzdeki hafta Milletler Ligi (VNL) karşılaşmalarının başlayacak olması dolayısıyla VNL’in ilk etabının yapılacağı Antalya’da olacaklar ve seyircimizle kucaklaşacaklar. Bunun için herkesin heyecan içinde olduğunu tahmin ediyorum, zira onların yeri gönlümüzde çok ayrı.

Bana kalırsa herkesin Filenin Sultanları ile tanışma ve onlara kendini kaptırma hikâyesi vardır. Benimkisi, beni Voleybol Aktüel’e kadar taşıyan bir hikâyedir.
Bu hikâyeyi yazıya dökmüş ve Voleybol Aktüel’deki ilk yazım olmasını planlamışken o sırada Kars’tan gelen ortaokullu voleybolcu kızların İstanbul’u ziyaret etmeleri olayının güncelliğini kaçırmamak için hasbelkader “Kars’ın Altın Kızları” başlıklı yazıyla sizlere ‘merhaba’ demiştim
Bu durumda Filenin Sultanları hikâyesi ikinci yazı olacaktı ve aslında benim bu köşede varoluş serencamımı ortaya koyacaktı. Ancak tam o sırada Kahramanmaraş merkezli büyük deprem felâketi yaşandı ve gündem bir anda değişti. Çok ciddi sorunlarla mücadele etmek zorunda kaldığımız zor bir dönem geçirdik ki sorunların çözülmesi ve kaybettiğimiz insanlarımızın acılarının hafiflemesi daha çok vaktimizi alacak gibi görünüyor.

Önümüzdeki hafta itibariyle Filenin Sultanları mevsimine giriyorken, işte şimdi zamanıdır diyor ve sizi hikâyemle baş başa bırakıyorum.

***

2021 yılı Temmuz ayı… Covid-19 küresel salgınının ağır havası, yaz dolayısıyla biraz hafiflemişti ama gene de tam olarak rahatlamış sayılmazdık. Hep birlikte hâlâ biraz diken üzerindeydik. Evet, dışarıya çıkıyorduk, aramızda görüşüyorduk ama ruhen “normal”e dönmemiştik. “Yeni normal”de daha ziyade evlerdeydik. 2020’de yapılacak olimpiyatlar, 2021’e ertelenmişti ve “2020” isimli fakat 2021 tarihli garip bir olimpiyat başlamak üzereydi. Covid-19 kısıtlamaları dolayısıyla seyircisi bile olmayacak izole bir olimpiyat…

Filenin Sultanları’na işte o yaz evde yakalandım.

Gayet naif bir şekilde zihnimin arkalarında bir yerlerde “kadınlarda voleybolda iyiyiz” bilgisi vardı fakat bu bilgiye ilave hiçbir teferruat yoktu. Evet, voleybol çocukluktan beri bildiğim, televizyonda arada rastlarsam seyrettiğim ve ancak en genel kurallarına hakim olduğum bir spordu. Ama hiçbir spor karşılaşmasını canlı görmediğim gibi, bir voleybol maçını da yerinde seyretmemiştim; hiçbir voleybolcuyu tanımıyordum, bilmiyordum. Gene adını o zamanki arka arkaya şampiyonlukları dolayısıyla çocukluktan bildiğim Eczacıbaşı dışında da bir takım ismi söyleyemezdim. Kısacası voleybola uzaktım..

***

Olimpiyatlarda ilk maçımızda Çin’e karşı oynayacağımızı öğrenmiştim ve Çin’in de voleybolda gayet iyi olduğu kulağıma çalınmıştı. Saat farkı sebebiyle ve biraz da basiretsizlikten o maçı kaçırıp galip geldiğimizi duyduğumda hafiften ağzım açık kalmıştı. Hayret, sevinç ve müsabakayı canlı yayında seyredememiş olmaktan dolayı biraz da hayal kırıklığı vardı içimde.

Bir sonraki maç saatini dikkatle takip ettim, karşılaşmayı seyrettim ve o oldu! Filenin Sultanları’na yakalanmıştım!

Peki onlara sadece ben mi yakalanmıştım? Sosyal medyada olimpiyatlar süresince gün gün artan coşkuyu canlı bir şekilde etrafımda da görüyordum.  Bu o kadar hızlı bir şekilde seyretti ki, herhalde bir hafta içinde Filenin Sultanları herkesin gündemine oturdu. Ortalık kıpır kıpırdı açıkça şahit olduğumuz bir mutluluk havası vardı. Birisi fotoğrafımızı çekse, bu fotoğrafta hayat bilgisi kitaplarında resmedilen güleç ve kalabalık aileler gibi çıkacaktık. Büyük, mutlu, kalabalık bir aile…

O sıcak yaz günlerini serinleten tatlı bir rüzgar esiyordu.

***

Bundan sonrası, bu spor dalı hakkında daha çok şey öğrenmeye gayret ettiğim ve “bizi hep birlikte mutlu eden” bu dönemin analizini yapmaya çalıştığım yaklaşık iki yılı kapsıyor. Zira toplumca “bizi hep birlikte mutlu eden” şeylerin ne olduğunu tesbit ederek bunları çözümleyip çoğaltma çabasını önemsememiz gerektiğine dair güçlü bir kanaatim var. Bizi birbirimize daha çok bağlayacak hayat alanlarını belirlemek ve oralardaki potansiyeli kullanmak gerekiyor. Aklıma bu minvaldeki düşüncelerimi yazılar halinde paylaşma fikri düşünce, yolum önce sevgili Hilal Apaydın, sonra onun girişimiyle Voleybol Aktüel’in genel yayın yönetmeni ve değerli “voleybol gönüllüsü” ve emektarı Savaş Eskigülek ile kesişti. Her ikisi de yüzünü sporun gülen yüzüne dönmüş ve buradan toplum için değerler üretme çabalarının içinde yer almayı hedef edinmişlerdi. Savaş Bey, büyük bir samimiyetle bu sayfayı düşüncelerime, kelimelerime açtı. Kendisine çok teşekkür ediyorum.

Bu köşede genelde spor, özelde de voleybol üzerinden hayat gözlemleri yapmak, topluma, değerlerimize ve iletişim biçimlerimize dair notlar almak ve “hep birlikte mutlu olmak” için dersler çıkarmak niyetindeyim.  Bu notlar ve dersler, öncelikle ve belki de sadece kendim için olacak. Hayat kısa; ama ömür, farkındalıklarımızla bereketlenebilir ve dolu dolu geçebilir.

Öğrenmelerimiz bol, ömrümüz bereketli olsun.

İlgili Makaleler

Bir Cevap Yazın

Başa dön tuşu