Genel HaberlerManşet

‘Maçı Oynar, Tekrar İşime Dönerdim’

Merhaba Sevgili Voleybol Severler,

Önceki gün aramızdan ayrılan, Türk Voleybolunun unutulmaz oyuncularından Yalçın Gördürür ile ilgili olarak, Türkiye Spor Tarihi’nin önemli eksiklerinden birini kapatan internet sitelerinden Dinyakos’ta yayınlanan ve büyük bir kısmı kendisinin anlattıklarından oluşan bir yazıyı sizlerle paylaşmak istiyoruz.

Hepimize sağlıklı, huzurlu ve mutlu pazarlar diliyoruz.

Voleybol Aktüel

‘Maçı Oynar, Tekrar İşime Dönerdim’

Türk voleyboluna, ellili ve altmışlı yıllarda milli formayı giyerek hizmet etmiş önemli bir ismi, Yalçın Gördürür’ü 17 Aralık’ta kaybettik.

Kendisiyle Darüşşafaka’nın spor tarihini anlatan “Bitmeyen Sevda Yeşil-Siyah” isimli kitabın hazırlığı sırasında tanışmıştık. O günkü sohbetimizde, bir dönem Galatasaray’la voleybolda büyük bir rekabete giren Darüşşafaka’nın voleybol tarihini konuşmanın yanı sıra, kendi hayat hikâyesini de anlattırmıştık. Aşağıda okuyacağınız yazının büyük kısmı O’nun anlattıklarından oluşuyor. Voleybol tarihimizin iz bırakan isimlerinden Yalçın Gördürür’ün anısı önünde saygıyla eğiliyoruz.

“1937 yılında Kocamustafapaşa’da doğmuşum. Baba mesleği gözlükçülük. Soyadı kanunu çıktığı zaman babam Gördürür soyadını almış. Cağaloğlu’na çıkarken Meserret Otelinin karşısında dükkânı vardı. Dedem Trabzon’dan 12 yaşında İstanbul’a gelmiş. Babam 1905 İstanbul doğumluydu. O da sporcuydu. Halter kaldırırmış, o zaman gülle diyorlarmış. O zaman halterler hakikaten gülle şeklinde yuvarlak. 100 kilo kaldırırmış. Kumkapı’da bir kulüpteymiş. Benim çocukluğum ve gençliğim 30 yaşına kadar Samatya’da geçti. Samatya’da eski Demirspor kulübü vardı, sonra Refiispor oldu; Celal Bayar’ın oğlunun adı. (1953’te su sporları branşında Samatya’da kurulan kulüp, dönemin cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın vefat etmiş oğlu anısına ismini Refiispor olarak seçmişti.)1954-55 yılları, Demokrat parti zamanı; orada kürekle başladım ilk.”

Yalçın Gördürür (arkada), annesi, babası ve kardeşleriyle.

“Refiispor’da kürek çektim bir sene. Baktım kürekte istikbal yok; Galatasaray oturmuş, Beykoz, Fenerbahçe var. Sekiz tekte sekizi birden giriyor milli takıma. O yüzden voleybola geçtim, zaten voleybol da oynuyorduk. Hem Refiispor’un yanında bir arsa vardı, çay bahçesi oldu sonra; orayı voleybol sahası yapmıştık. Bir de odun deposunu saha yapmıştık. Orası odun ofisi olduğu için bize Ofisgücü derlerdi. Samatya ile Yedikule arasında İmrahor mevkii vardır. İmrahor’da Doktor Niko vardı; köşede tek katlı, alçakta bir evi vardı. Onun sokağından girince solda ilk sokak, Hacı Manav Sokak. Orada odun deposu vardı. O depoyu üç-dört defa saha yaptık. Biz yaptık, tesviye edip düzeltik. Ertesi sene gelip ev yaptılar. Kireç kuyusunu sahanın içerisinde açmışlar. Orada gece maçı bile yapmıştık. Mahalledeki maçlarda dört kişi oynardık, pür amatör bir hevesle. Ağı Vahit abinin (Türkiye Voleybol Federasyonu’nun ilk başkanı Vahit Çolakoğlu) Sirkeci’deki dükkânından alırdık.”

Yalçın Gördürür İstanbul Erkek Lisesi’nde arkadaşlarıyla, 1949.

“1954-55’e kadar voleybolu mahalle arasında oynardık. Sarı Bülent vardı, Bakırköy’de oynardı. O da Samatyalıdır. Abisi Turgut Boralı tiyatrocuydu. Ofisgücü olarak Samatya’yla maç yapardık. Sarı Bülent’le de öyle tanıştık. Saçını bir taraftan alır öbür tarafa yapıştırırdı. Smaca çıktı mı, öbür eliyle tutardı saçını! Bülent vesile oldu, onunla beraber Bakırköy’e gittim. 1955’te, 18 yaşındayken Bakırköy’de lisanslı oldum. Hatta bir basket maçına gittik Spor Sergi’de. Basketçilerden gelmeyenler varmış, beşinci adam yok. Lisanslı bir ben varmışım, beni soyundurdular, basket maçına çıkardılar.” Yalçın Gördürür aynı zamanda İstanbul Erkek Lisesi’nde birlikte okuduğu arkadaşı Sarı Bülent’le yaşadığı ilginç sınav macerasını şöyle anlatıyor: “Ben İstanbul Erkek Lisesi’nde, son sınıftaydım. Bülent benden bayağı büyüktü, o da daha lise okuyordu. Son sınıfta iki dersten – fizik, cebir –  belge aldım. Kulüpten bize torpil buldular. Adıyaman’a lise bitirmeye gittik. Gidişimiz büyük macera. Lise kurulalı iki yıl olmuş, son sınıf olmadığı için boşuna gitmiş olduk! İkinci gidişte müdür, ‘Burası ufak yer, müdürün ahbapları geldi, mezun oldu gitti derler, dedikodu olur, sen bir daha gel,’ dedi. Hocam gidiş geliş trenle 2000 kilometre yol yapıyorum dedim. Bir kere daha gittim, öyle bitirdik liseyi!”

Ellili yılların ilk yarısının Türk voleybolu için bir geçiş dönemi olduğunu söyleyebiliriz. Topun elle taşınarak rakip sahaya bırakılması – o zamanki adıyla “çekme” – yabancı takımlarla yapılan temasların da etkisiyle yerini giderek smaca bırakmıştı. “Sizin zamanınızda çekme var mıydı?” sorumuzu şöyle cevaplıyor Yalçın Gördürür: “İlk mahalle arasında oynadığımız zamanlar Bülent filan çekerdi. Ben pek oynamadım çekerek, vururdum hep. Sonra zaten çekme kalktı. Yakalarsa eliyle götürürdü topu bayağı oyuncular. Tam eliyle kavrayacak insan çok azdı ama taşıdığı belli olurdu. Biz asıl topu karşılamada hakemlerden çok çektik. Manşetle top karşılardık, hakem ‘böyle böyle yaptı’ der, faul verirdi. (Yalçın Gördürür bunu anlatırken kollarını ileri uzatıp avuçlarını havaya açarak top karşılama hareketini gösteriyor.) İstesem de öyle yapamam ben. Hakemler de iyi bilmiyorlardı kuralları, o kadar mücadele verdik onlarla. Şimdi ne toplar karşılıyorlar, ayakla çıkarıyorlar.”

Voleybolun henüz mahalli liglerde oynandığı, deplasmanlı ligin henüz kurulmadığı ellili yıllarda, İstanbul Voleybol Ligi’nin ve sezon sonunda düzenlenen Türkiye Şampiyonalarının en kuvvetli ekibi Galatasaray’dı. Galatasaray’a özellikle ellilerin ikinci yarısında ciddi düzeyde rakip olan Darüşşafaka dışında, iddialı üçüncü kulüp Bakırköy’dü. 1955-56’dan itibaren Bakırköy’de forma giyen Yalçın Gördürür, bu kulübün iddialı hale gelmesinde, takım arkadaşı Şevket Güventürk ile birlikte önemli rol oynamıştı. “Dört sezon Bakırköy’de oynadım. Muhit takımıydı, birkaç kişinin sırtındaydı kulüp. Biz orada açık hava maçları yaptık. Turnuva yaptılar. Eski Bakırköy Halkevi binası vardı İstanbul Caddesi üzerinde, onun arkasında bahçe vardı. Oraya saha yaptılar. Dört tane direk dikildi. Resneli Niyazi vardı; Bakırköy’de isim yapmış, paralı bir insandı. Oraya direk dikti, gece maçları yaptık. Basket turnuvaları da yapılırdı orada. Adnan Yeğin vardı, voleybol branşıyla o ilgilenirdi. Valek – Valentin Holyafkin – hem antrenör hem oyuncuydu. Bakırköy’de bize maaş filan verilmezdi. Seyahate götürürlerdi. Transfer etmeyi düşündükleri insanı seyahate götürürlerdi. ‘Bak bu sene iki tane seyahatimiz var’ derlerdi. Seyahatler de enteresan. Bir sefer Almanya’da 13-14 şehir dolaştık. Adnan Yeğin İngilizce biliyordu. Almanlarla anlaşma yapmış. Almanlar, ‘Bizim sınıra kadar gelin, ondan sonra yeme, içme, yatma – bütün masraflar bize ait,’ demişler. Nasıl gideceğiz, sınıra kadar gidecek yol parası da yok. Bakırköy esnafından yolcu aldılar – 12 oyuncu, 12 turist ama onlar idareci havasında. Trenle gittik. Sirk gibi 13 şehirde dolaştırdılar bizi. O zamanlar orada voleybol pek yoktu. Her gittiğimiz yerde maç yaptık. Pansiyonda kaldığımız oldu, onlar nereye götürürse orada kalıyoruz. Saarbrücken’e gittik, demir çelik sanayi var ama ufak bir yer, otel yok. Evlere dağıttılar bizi. Kapalı salon vardı, 15-20 metre cam önü, yüksek tavanlı ama voleybolcu yoktu.”

(Günlük Spor gazetesi)

Aslında Bakırköy takımıyla birlikte bu turneye gitmeden önce, ilk yurtdışı seyahatini Darüşşafaka’nın takviye oyuncusu olarak yapmış Yalçın Gördürür: “1956’da ilk Avrupa seyahatim Darüşşafaka’yla oldu. Beni takviye olarak almışlardı. Belgrad’a gidip özel maçlar yaptık. Önce Yugoslavlar buraya gelmişti. Okulun arka bahçesine asfalt saha yapılmıştı. O sahanın açılışına Yugoslavya’dan takım gelmişti. Basket ve voleybol maçları yapılıyordu. Fakat asfaltın içinde kum vardı, düştüğün zaman zımpara gibi yakıyordu. Sonra biz rövanş için Belgrad’a gittik.” Yalçın Gördürür genç yaşta önce İstanbul Karmasına, ardından Milli Takıma seçilme başarısını göstermiş. “1955-56’da İstanbul Karmasına seçildim. Oradan Darüşşafakalı arkadaşlarım Nasuhi ve Ender vardı, onlarla çok samimiydim. Hem rakiptik, hem yakın arkadaştık. Milli Takım seçimi için İstanbul, Ankara, İzmir karmaları arasında maçlar yapılırdı. Fakat o sene Milli Takıma giremedim. Galatasaraylılar hâkimdi orada. 1956’daki şampiyonaya gidemedim. 1958’de yapılan Avrupa Şampiyonası’nda seçildim Milli Takıma. Şevket Güventürk vardı bizde milli voleybolcu. Bakırköy takımından Şevket ve ben girdik. Çekoslovakya’da yapıldı şampiyona. Maçları açık hava sahasında oynadık. Final maçları 10 bin kişilik kapalı salonda oldu.”

Türk Milli Takımı, 1958’de Çekoslovakya’da yapılan Avrupa Şampiyonası’nda. Soldan sağa: Erdoğan Teziç, Ayhan Altuğ, Güngör Demirtaş, Cafer Aksakal, Yalçın Gördürür, Ender Kurt, Şevket Güventürk, Atila Sesören, Egemen Güredin, Aral Sürek, Nasuhi Ünlü, Değer Eraybar.

Yalçın Gördürür daha ilk yıllarından itibaren aranılan bir oyuncu olduğunu, “Bakırköy’de oynarken Fenerbahçe-Galatasaray maçında, Fenerbahçe beni takviye olarak aldı,” sözleriyle açıklıyor.  Özellikle Milli Takımda oynamaya başladıktan sonra, kulüpler arası transfer çekişmesinin ortasında kalmasını şöyle anlatıyor: “Bir ara Fenerbahçe çok istedi. Teneke İsmail vardı, Bakırköy’de idareciydi. O Kızılaycıydı. Transfer işiyle ilgileniyordu. Beni geldiler, dükkândan kandırıp götürdü Fenerbahçeliler. Teneke İsmail duymuş, gece 12’den evvel postaneyi açtırdılar. Temmuz ayının son günüydü. Dilekçemi geri aldım Fenerbahçe’den, Bakırköy’de kaldım.” Bir sene daha Bakırköy’de oynayan Yalçın Gördürür, 1960-61 sezonunda Darüşşafaka’ya transfer olmuş. Galatasaray’ın o yıllardaki ünlü voleybol idarecisi, ayrıca gazete ve dergilerde voleybol yazıları yazan Meno Zamboğlu, bu transferi şöyle değerlendirmiş: “Geçen senenin İstanbul ve Türkiye ikincisi yeşil-siyahlılar bu sene şampiyonluktaki iddialarını devam ettirmek amacıyla mevsimin en mühim ve belki de en külfetli transferine teşebbüs ettiler: Yalçın.”

Darüşşafaka takımı Ankara Karması ile yaptığı maçtan önce. 23 Mart 1961, Gazi Eğitim Enstitüsü Spor Salonu. Soldan sağa: Nasuhi Ünlü, Ayhan Altuğ, Beken Buget, Yalçın Gördürür, Yıldıray Pağda, Yüksel, Cengiz Erverdi, Alpakın Engin, Alp Orhun.

Bakırköy’de oynadığı sırada, 1959’daki final maçında Darüşşafaka’ya verilen son setle Türkiye şampiyonluğu sevincini kıl payı kaçıran Yalçın Gördürür, yeni takımında bu unvanı yakalamayı ümit etmiş. Ne var ki, Darüşşafaka o şampiyonluktan sonra bazı önemli oyuncularını kaybedince Galatasaray’ın ardında peş peşe ikincilikler kazanmış. 1960-61 sezonunda Darüşşafaka ve Galatasaray arasında oynanan iki lig ve bir Türkiye Şampiyonası maçının hep 3-2 sarı-kırmızılı takımın galibiyetiyle bittiğini belirtirsek, herhalde o günlerde iki kulüp arasında voleyboldaki rekabetin boyutunu göstermiş oluruz. Darüşşafaka’da iki sene geçiren Yalçın Gördürür, Bakırköy’e dönüp iki sezon daha oynamış. 1964-65 sezonundaysa Galatasaray’a transfer olmuş. Bu transferlerden para alıp almadığı sorumuzu gülerek şöyle cevaplıyor: “Bakırköy’de oynarken, Almanya seyahatinden önce Şevket’le bana 3’er bin lira vereceklerini söylediler. Gittik oraya, o paraya güveniyoruz, talebeyiz o zaman. Sonuna yakın alabildik, ondan biraz bozulduk. Şevket Ataköy Plajında yakalamış Adnan abiyi. ‘Ben gidersem Yalçın da gidecek, paramızı ver,’ demiş. O İstanbul’dayken almış parayı. Bakırköy’de sadece ikimize verdiler o parayı, o yıllar için iyi miktardı. Galatasaray’dan aldığım en yüksek para 6 bin lira. ‘Ayda 600 lira zaruri masraf olarak vereceğiz,’ dediler. 1966’da evleneceğim ben, ‘Toplu olarak verin, 500 liradan,’ dedim. O şekilde 6 bin lira para aldım. O parayla Taksim Belediye Gazinosunda düğün yaptım. Para düğüne gitti!”

1962’de Federasyon Kupası maçları için Adana’ya giden Darüşşafakalı voleybolcular Mersin’e yaptıkları gezide. Soldan sağa arka sıra: Nasuhi Ünlü, Cengiz Erverdi, Erol, Yalçın Gördürür, Ender Kurt. Ön sıra: Alpakın Engin, Valentin Holyafkin, idareci Rauf Alasya, Alp Orhun, Yaşar Erol.

Ünlü foto muhabiri merhum İsmet Gümüşdere’nin, spor tarihimizin klasikleri arasına giren bir fotoğrafının öznesi Yalçın Gördürür’dür. 1959’da Beyrut’ta düzenlenen Akdeniz Oyunları sırasında çekilen bu fotoğrafta, onu çıplak ayaklarıyla havaya sıçramış, topa smaç vururken görürüz. Kendisine neden çıplak ayakla oynadığını sorduğumuzda şöyle cevaplıyor: “Maçlar açık havada oynanıyordu. Toprağın içinde kum vardı, yer kayıyordu. Tam sıçrayacağım zaman ayağım kayıyordu, o yüzden ayakkabıları çıkardım.” Bu çarenin işe yaradığı anlaşılıyor; zira Voleybol Milli Takımımız 1959 Akdeniz Oyunları’nda, İtalya’nın ardından ikinciliği kazanmış. 1963’te Napoli’de düzenlenen Akdeniz Oyunları’nda da Milli Takımda yer alan Yalçın Gördürür bu kez bronz madalya kazanmış. Söz ayakkabılardan açılınca bir ara içeri gidip, voleybol oynadığı yıllardan kalma, hâlâ sakladığı ayakkabıları getirip gösteriyor. O yıllarda kaliteli ayakkabı bulmanın bile mesele olduğunu söyleyip ekliyor: “Biz oynarken Tiger diye ayakkabılar vardı, dışarıdan gelirdi. Bu hafifti, inceydi.” O zamanın şartları üzerine konuşurken Spor Sergi Sarayı’ndan bahsetmeden geçmiyor: “Spor Sergi’nin zeminine bloklar halinde parkeler takmışlardı. Kapı genişliğinde parçalar. Ama kenarlarında demir çerçeve var! Kayarsan eğer o demirler kesebilir. Güvercinler uçardı içerde. Kırık camlardan içeri giriyorlardı. Voleybol maçlarına rağbet yoktu. Basketbolun seyircisi daha fazlaydı. Bizim maçlar kalabalık olsun diye, öncesine kız maçları koyarlardı, kızları seyretmeye gelsinler diye!”

1959 Beyrut Akdeniz Oyunları. (İsmet Gümüşdere – Objektif Yalan Söylemez)

Yukarıda belirttiğimiz gibi 1964’te Galatasaray’a transfer olmuş Yalçın Gördürür. Geldiği ilk sezon ve ikinci sezonunda İstanbul Ligi şampiyonu olan kadronun önemli bir unsuru olmuş. Galatasaray özellikle 1965-66 sezonunda rakiplerine ezici bir üstünlük sağlamış. Sarı-kırmızılı takım oynadığı 18 maçı hiç set vermeden, 3-0’lık skorlarla kazanmış. Bu dönemde takımda bir Yalçın (Sarısözen) daha olduğu için Yalçın Gördürür, Büyük Yalçın olarak anılmış. Lig şampiyonlukları dışında 1965, 1966 ve 1967’de Türkiye Şampiyonluğu sevinci de yaşamış. Son kez Türkiye Deplasmanlı Ligi’nin başladığı sezon, yani 1970-71’de oynayan Yalçın Gördürür, bu ligde ilk şampiyonluğu kazanan ekibin üyesi olarak voleybolu bırakmış. “Yedi sene Galatasaray’da oynayıp bıraktım. Vahit abi, ‘Seni kaptan yapacağız bırakma,’ dedi ama 71’de bıraktım. İşim bozulmak üzereydi. Taksim’de dükkân açmıştım. Zaten ben oynadığım zamanlar da işim vardı. Teknik Üniversite salonunda maç olurdu. Son setteyiz diye telefon ederlerdi. Ben atlar giderdim, maçı oynar tekrar işime dönerdim. Dükkân Ağacamii karşısındaydı, 59’da açmıştık orayı. Voleybolu bıraktıktan sonra da tamamen işimle uğraştım. Hiç antenörlük yapmadım sayılır. Oynarken Beyoğluspor’u iki üç ay çalıştırdım. Antrenörlük yaparken idareci olmak lazım, iki arada kalıyorsun. Benim yapacağım bir iş değildi.”

Galatasaray’ın ilk altısı bir maçtan önce. Soldan sağa: Güngör Demirtaş, Yalçın Sarısözen, Haldun Bazlar, Yalçın Gördürür, Erdal Önder, Değer Eraybar.
1962’de Yunanistan’la karşılaşan Milli Takım kafilesi, Atina’ya hareket etmeden önce. Soldan sağa arka sıra: Erdal Önder, antrenör Oral Yılmaz, Ender Kurt, Orhan Oruç, Haldun Bazlar. Ön sıra: Coşkun Duyal, Cengiz Göllü, Tanzer Uçak, Yalçın Gördürür, Yalçın Sarısözen. En önde eğilenler: Yavuz Işılay ve Değer Eraybar.
Milli Takımın Atina’da Yunanistan’ı 3-0 yendiği karşılaşmada, Yalçın Gördürür’ün bir smacı.
1959 Akdeniz Oyunları’nda, basketbolcu ve voleybolcularımız, kamp yaptıkları otelden Beyrut’a giderken, yolda antrenman yapan İtalyan bisikletçilerle birlikte. Otobüsün kapısında Erdoğan Karabelen, ön camda Ünal Büyükaycan ve arkasında Yalçın Gördürür.
1963 yazında İstanbul’da yapılacak bir turnuva için kampta bulunan Milli Takım. Arka sıra (soldan sağa): Tanzer Uçak, Yalçın Sarısözen, Yalçın Gördürür, Ender Kurt. Orta sıra: Nasuhi Ünlü, Ergin Çınar, Özcan Sarıtürk, Orhan Oruç. Ön sıra: Yavuz Işılay, Değer Eraybar, Coşkun Duyal, Erdal Önder.

1965-66 sezonu Galatasaray voleybol takımı için çok başarılı geçti. Sarı-kırmızılı ekip, ligde set vermeden şampiyon olurken, Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası’nda da İsrailli rakibini eleyerek ikinci tura yükseldi. Fotoğrafta görülen Değer Eraybar, Yalçın Sarısözen, Haldun Bazlar, Yalçın Gördürür, Erdal Önder ve Yavuz Işılay’ın ilk altısını oluşturduğu Galatasaray, o sene, futbol ve basketbol dahil bütün branşlarda tur atlayan tek Türk takımı oldu.

Galatasaray. Üst sıra (soldan sağa): Mustafa Izkır, Haldun Bazlar, Mustafa Salar. Alt sıra: Yalçın Gördürür, Yavuz Işılay, Nizamettin Hepşenol.
Yalçın Gördürür, Darüşşafaka kitabında kendi portresinin bulunduğu sayfayı inceliyor. Sarıyer, Şubat 2017.

Kaynak: Dinyakos.com

İlgili Makaleler

Bir Cevap Yazın

Başa dön tuşu