ManşetRöportaj

Hande Baladın ve Ferhat Arıcan Söyleşisi

Alem Dergisi tarafından gerçekleştirilen söyleşide Eczacıbaşı Dynavit Kadın Voleybol takımının yıldızlarından Hande Baladın ve Tokyo Olimpiyatları’nda ülkemizi temsil etmeye hazırlanan jimnastikçi Ferhat Arıcan bir araya geldiler.

Hande Baladın

Spor hayatınıza ilk ne zaman girdi? Çocukluk yıllarında bu alanda bir kariyer yapma hayalleri kuruyor muydunuz?

Spora ilgim küçük yaştan beri hep vardı. Her sporcu gibi farklı spor branşlarını deneyerek başladım. Spor hayatım jimnastik ve yüzme ile başladı, daha sonrasında da okul takımlarında voleybol oynayarak devam ettim. Ve o günden beri de hiç bırakmadım. Bu süreçte ailemin desteğini her zaman hissettim. Voleybola başladığımda böyle bir düşüncem yoktu. Ama Eczacıbaşı ailesine dahil olduğumda hayallerim ve hedeflerim otomatik olarak değişmeye başladı.

Profesyonel olmaya nasıl karar verdiniz? Bu yolculukta ilham aldığınız isimler oldu mu?

Eczacıbaşı’nın sunduğu imkanlarla profesyonel olmayı hedeflememek bir seçenek değildi. Küçük yaştan itibaren tüm sporcular bu yönde yetiştirildi.

Sizin için kariyerinizin en unutulmaz anı hangisiydi?

Milli takımda ve Eczacıbaşı’nda birçok unutulmaz an yaşadım ama spesifik örnek vermem gerekirse tabii ki kimsenin de unutamadığı Olimpiyat vizesini aldığımız Polonya maçımız diyebilirim.

Profesyonel sporcu olmak birçok sorumluluğu da beraberinde getiriyor; en zorlayıcı tarafları neler size göre?

Milli takım ve kulüp takımı sezonunun uzunluğundan dolayı hem kendimize hem de ailemize yeteri kadar vakit ayıramıyor oluşumuz bu işin zorluklarından diyebilirim.

Mağlubiyetler, sakatlıklar olduğu zaman motivasyonunuzu nasıl koruyorsunuz?

Sporun içinde kazanmak kadar kaybetmek de var. Önemli olan her mağlubiyetten ders çıkarıp doğru ve kararlı bir şekilde vazgeçmeden bir sonraki maça kendimizi hazırlamak. Sakatlıklar da maalesef bu işin bir parçası, geri dönüşlerde de işimize olan sevgimiz motivasyonumuzu her zaman yüksekte tutmamızı sağlıyor.

Maça çıkmadan önce uyguladığınız bir ritüeliniz, uğurunuz var mı?

Kazandığımız bir maçtan sonra kaybedene kadar aynı tokayı takıyorum, kaybettiğimiz takdirde de farklı bir tokaya geçiş yapıyorum. Bir de her takımın klasik uğurlu renk forması vardır, işte o bizde de var.

Oyunculuğu bıraktıktan sonra kariyerinize nasıl devam etmeyi planlıyorsunuz?

Henüz bırakmak ve sonrasını düşünmek için çok erken olduğunu düşünüyorum. Kendime ve vücuduma iyi bakarak sevdiğim işe olabildiğince sonuna kadar devam etmek istiyorum.

Yazı nasıl geçireceksiniz? Sezondaki disiplininizi tatilde devam ettirebiliyor musunuz?

Tatil mi? “Son 10 senedir ne kadar tatil yaptınız” diye sorsanız toplamda iki ayı geçmeyebilir. Kulüp sezonumuz bittiği gibi milli takıma başladığımız için mütemadiyen fiziksel olarak hazırız diyebilirim.

En büyük hayaliniz nedir?

Milli takımımızla beraber Olimpiyatlar’da madalya kazanmak ve Eczacıbaşı ile Avrupa’da madalya kazanarak Türk kadınını dünyada en iyi şekilde temsil etmeye devam etmek isterim. Ve gelen bu başarılarla da genç nesillere örnek olup onları spora teşvik etmeyi arzuluyorum.

Ferhat Arıcan

Jimnastiğe kaç yaşında başladınız?

Benim jimnastiğe başlamam aslında biraz şans eseri oldu. Jimnastik çok küçük yaşlarda başlanılan bir spor, genellikle çocuklar üç-dört yaşlarındayken bu spora yönlendiriliyorlar. Ben ise biraz geç başladım. Beden eğitimi öğretmenim bir teneffüste beni, ellerimin üzerinde yürürken görmüş ve daha sonra aileme, “Bu çocuk doğuştan yetenekli, jimnastiğe çok yatkın bir fiziği var bana kalırsa hemen eğitim almaya başlaması faydalı olur” demiş. Benim hikayem de bu şekilde başlamış oldu. 10 yaşında olduğum için bazı dezavantajlarım oldu. Takım arkadaşlarımın hepsi benden en az yedi yıl daha tecrübeliydi. Yaşıtlarımın seviyesine nasıl ulaşacağım, başarılı olabilecek miyim?” gibi sorular her zaman kafamı kurcalıyordu ama bunun benim için çok güzel bir meydan okuma olacağını da biliyordum. Geriden başlamam benim için ekstra bir motivasyon kaynağı oldu hep, çok çalıştım ve hayallerimin peşinden koştum.

Profesyonel olmaya nasıl karar verdiniz? Farklı bir kariyer hayaliniz oldu mu hiç?

Açık konuşmak gerekirse başka bir tarafa yönelmeyi hiç düşünmedim. Jimnastik benim için çok özel bir branş. Branşımızın içinde çok özel dinamikler var. Örneğin aletin üzerinde yapacağınız en ufak bir hata sizi madalyadan edebilir. Madalya kazanmak için serinizin her zaman kusursuz olması gerekiyor. Jimnastik mükemmelliğin sınırlarında gezdiğiniz bir spor. Bu da beni çok etkiliyor. O nedenle her zaman jimnastikçi olmak istedim. Başka bir kariyer hayalim de olmadı.

Bugüne kadar Avrupa Şampiyonluğu dahil birçok başarıya imza attınız. Sizde en çok iz bırakan, unutmadığınız bir anı bizimle paylaşır mısınız?

Her madalyanın öyküsü farklı olduğu gibi benim için önemleri de ayrı ayrı. Tabii bu farklı hikayelerden öne çıkanları var. Onlardan biri de en son kazandığım Avrupa Şampiyonluğu. Turnuvaya yaklaşık 25 günlük bir süre kala COVID-19 testimin pozitif çıktığı haberini aldım. Milli takım olarak Avrupa Şampiyonası için kampa girmeden bir gün önceydi. Jimnastikte bir gün bile antrenman yapmazsanız bu sizi geriye atar. Zorunlu izolasyonum nedeniyle uzun bir süre antrenman yapamadım. Ama karantina sırasında kendime bir söz vermiştim. Avrupa Şampiyonası’na yetişecek ve elimden gelenin en iyisini yapacaktım. Karantinadan çıkar çıkmaz çok yoğun bir antrenman temposuyla Avrupa Şampiyonası’na hazırlandım ve sonunda mutlu sona ulaştım.

Temponuz tüm yıl boyunca aynı şekilde mi devam ediyor?

Bu tempoyu korumak hiç de kolay değil doğrusu. Zaman zaman bunaldığım, yorulduğum anlar elbette oluyor. Ama bir hedefim var ve o hedef doğrultusunda yerine getirmek durumunda olduğum bazı fedakarlıklar var. Ben de her zaman motivasyonumu en üst seviyede tutarak çalışmalarımı sürdürmeye özen gösteriyorum.

Tokyo’daki Olimpiyatlar için geri sayım başladı. Olimpiyatlar’da yarışmak size farklı duygular mı hissettiriyor?

Kesinlikle çok farklı bir duygu. Olimpiyat sporun birleştirici gücünü iliklerinize kadar hissettiğiniz bir yer. Ülkemi, cumhuriyet tarihinde jimnastik branşında temsil eden ilk erkek sporcu olarak Rio’ya gitmiştim ve madalyanın önemli adaylarından biriydim. Hemen bitirişten önceki son hareketimde talihsiz bir şekilde elim kaydı ve düştüm. Olimpiyat madalyası her sporcunun hayali. İlk Olimpiyat tecrübemden çok önemli dersler çıkarttım. Şimdi ise yarım kalan hayallerimi tamamlamak için Tokyo’da olacağım.

  1. Röportaj: Ayça BARUT TANMAN
  2. Fotoğraf: Zeynel Abidin AĞGÜL
  3. Styling: Melisa CÖMERT
  4. Saç: Doğukan PUNAR
  5. Makyaj: Mehmet ALPAN
  6. Fotoğraf asistanı: Hüseyin Rahmi AĞGÜL
  7. Styling asistanı: Batuhan BUĞRA BULUT

Mekan: Hillside City Club

İlgili Makaleler

Bir Cevap Yazın

Başa dön tuşu