Köşe YazarlarıManşet

İlham Olsun…

Merhaba Sevgili Voleybol Severler,

Kadın Voleybol Milli Takımı’nın Hollanda’da yaşadığı başarıyı ve Tokyo 2020 Olimpiyatları’na gitme hakkını elde ettiği final maçını canlı izleme fırsatım oldu.
Neredeyse Ankara seyircisini aratmayacak yoğunlukta bir taraftar desteği vardı. Grupta maçlar iyi başlamamış olsa da bunu avantaja çevirip, hırsımızı ve konsantrasyonumuzu sonuna kadar koruyabileceğimizi düşünüyordum. Polonya maçının zorluğunu Almanya karşısında pek hissetmedik. Gruptaki ilk maçı onlara kaybetmiş olsak da final maçı gibi bir sorumluluğu, genç Almanya kadrosunun pek kaldıramadığını ve bizim tecrübemizin üstün geldiğini gördüm. Ayrıca önceki gün, maçı daha geç biten ve 3-2 oynamış olan biz olsak da, vermiş olduğumuz mücadelenin rakip üzerinde korkulan bir baskı yarattığına inanıyorum. Hatta o mücadelenin final maçı için itici güç olduğu da söylenebilir. Bize de düşen onların bu inancına kalben destek olmaktı.

Bu yol, verilen emekler, sadece yapılan iki-üç aylık kampların değil, yıllar süren çalışmaların ürünü. Kadın voleybolundaki antrenman sayısının ve sürelerinin çoğu takım sporunda olduğunu sanmıyorum. Dışarıdan o çok basit görünen hareketlerin, öyle görünmesinin sebebi üzerinde saatlerce yapılan pratikler.
Ailelerini, sevdiklerini az görmek ve onlardan uzakta yaşamak pahasına verilen uğraşlar var tüm sporcuların hayatlarında. Yapılan fedakarlıklar ve emek çok. Çocukluktan gelen bir adanmışlıkla salonda harcanmış yıllar var! Yeri geldiğinde üstesinden gelinmeye çalışılan sakatlıklar ve gözyaşları ile performans vermeye devam etmek hem fiziksel, hem de mental anlamda çok fazla birikim oluşturuyor. Çocuğu, eşi, ailesi ile kendini sadece bu işe adamış ve hayatının merkezinde sadece voleybol olan hayatlar hepsi.

Büyük başarılar, büyük olaylar ve büyük sonuçlar tek günde gelmez. Tek bir hareketle veya tek bir maçla da gelmez. Gelirse, ki olabilir, büyük ihtimalle istikrarlı ve sürdürülebilir değildir.

Zamanında Cengiz Göllü’nün erkekler kadar kadınlara da güvenmesiyle 80’li yıllarda başlayan uluslararası arenadaki başarılar, üzerine kulüplerin 90’lı yıllarda ekledikleri kupa ve madalyalar ve tabi ki 2003’teki Kadın Voleybol Milli Takımı’nın Avrupa ikinciliği ile ivmesi artan kadın voleybolu, bugünlere tek kişi ile, tek günde gelinmediğinin kanıtı. O zaman, ben dahil birçok kişiye ilham olan, sonrasında voleybolu kendimize meslek edinmemize vesile olan ve görevlerimizi en iyi şekilde yapmamız için yol gösteren tecrübeler hepsi. Bizlere ablalıklarıyla örnek olmuş büyüklerimizin izinden gitmek ve hedefleri daha da yukarı taşımak bu işin bireysel çıkarlar dışındaki misyonu oldu voleybolda.

Türk kadın voleybolundaki başarıların istikrarlı olarak devam edişi, yükselişi Türk Spor tarihine damgasını vurmuş en değerli konulardan biridir. Millet olarak negatifi görme ve eleştirmedeki yetkinliğimizi, biraz da iyi ve güzel olanı görüp takdir etmek için harcamamızın vakti çoktan geldi. Zihin ve ego, kendini koruma içgüdüsüyle olumsuzu görme yatkınlığında olsa da, artık bu ilkel ve kolay olan düşünme yapısından kurtulup görmezlikten gelmenin imkansız olduğu bu güzellikleri takdir etmenin zamanı. Yoksa muhteşem bir kapasiteyi ve emeği çöpe atmış oluruz. 

Bu coğrafyada kadın olmanın zorluklarını bazen hepimiz yaşıyoruz maalesef. Ama bir yol olduğunu, bir çaba ile her şeyin değişebileceğinin kanıtı olsun dilerim bu başarı. Çünkü yine bu topraklardan yetişmiş Avrupa’nın veya Dünya’nın en iyi liberosu, orta oyuncusu ve pasörü var bizde. Yabancıların maça çıktıkları zaman en çok önlem almaya çabaladıkları MVP seçilen pasör çaprazı var. ‘. Sahaya her konduğunda verilen görevi layığıyla yapan değişik niteliklere sahip smaçörleri var. Yaşları henüz 20 olan ama sahaya girip korkusuzca oynamayı öğrenmiş gençleri var. Teknik ve taktik donanım olarak Dünya standardına çoktan ulaşmış bir antrenör kadrosu ve yönetim ekibi var. Ve en önemlisi artık başarıların en tepesi olarak görülen olimpiyatların, onlar sayesinde ulaşılabilir hedefler olduğunu gören bir çok kız çocuğu ve aileleri var. 

Dilerim ki; hayatın tek bir hücreden kocaman bir organizmaya dönüşmesi gibi, bu başarıların tetiklediği ilhamlarla, bu toprakların kız çocukları sporda ya da kendini yetenekli hissettikleri herhangi bir konuda hedefler koyabilecek içsel gücünü bulabilsin. Çünkü toplumumuzun Atatürk’ün gösterdiği hedef olan çağdaş uygarlık seviyesine çıkmasına katkıda bulunacak en önemli güçlerden birinin oradan geleceği inancındayım. 

Sevgilerimle…

Zeynep Seda Uslu

 

İlgili Makaleler

2 Yorum

  1. Bravo Seda’cığım, çok güzel yazmışsın. Eline sağlık. Çok sevgiler

Bir Cevap Yazın

Başa dön tuşu