Genel HaberlerManşet

PTT Spor Kulübü, yöneticileri, oyuncu ve teknik ekibinden örnek davranış

misli.com Sultanlar Ligi takımlarından PTT Spor Kulübü A Kadın Voleybol Takımı, başta teknik direktörleri Mehmet Bedestenlioğlu olmak üzere oyuncuları ve teknik ekip personeli bir ilke imza attılar.

Voleybolun Unutulmazları Ansiklopedisi ilk kez bir kulübün sporcuları ve teknik ekip üyeleri tarafından bir kütüphaneye bağışlanarak örnek bir duyarlılık örneği ortaya çıktı.

PTT Spor Kulübü oyuncularının İskenderun Teknik, İstanbul Ayvansaray, İstanbul Gelişim ve Düzce Üniversiteleri Kütüphanelerine, PTT Spor Kulübü Yöneticiler Erzurum Teknik Üniversitesi’ne, Başantrenör Mehmet Bedestenlioğlu ise Vehbi Koç Vakfı (VEKAM) ‘a yaptıkları bağışın en önemli özelliği ise PTT Spor Kulübü’nün saha içinde gösterdiği takım ruhunun, saha dışında da aynı şekilde devam ettiğinin bir örneğini oluşturmasıydı.

Voleybolun Unutulmazları Ansiklopedisi’ne gösterdikleri ilgi ve örnek davranışları sebebiyle başta teknik direktörleri Mehmet Bedestenlioğlu olmak üzere oyuncuları ve teknik ekip personelini tebrik ediyoruz.

Şimdi gelin hep birlikte Sevgili Gülnur Görgün’ün bin bir  emekle hazırladığı ve PTT Spor Kulübü A Kadın Voleybol Takım oyuncuları ve teknik ekibinin öncülüğünde gerçekleşen bu bağışla öğreneceğimiz yepyeni hayat hikayelerine bir göz atalım.

Bugün Erzurum Teknik Üniversitesi’ndeyiz.
Biliyor musunuz Türkiye’de Spor Bölümü olan, gitmediğimiz sadece 7 üniversite kaldı.
Gittiğimiz üniversite sayısı: Yurt içinde 146, yurt dışında 8.
Voleybolun Unutulmazları Ansiklopedisi hiç şüphesiz bu alanda araştırma yapacak nice akademisyen ve öğrenciye rehberlik yapacak, başvuru kaynakları olacak.
Ne mutlu…😊
Yine bir İLK.
Bunca voleybol takımı, bunca voleybol kurumu var.
İçlerinden ilk kez bir kulüp;
“Biz de #KUTUPHANELERYERACİN kampanyasına destek verelim, bir kütüphaneye de biz bağışlayalım ansiklopediyi” dedi.
O kulüp, PTT Spor Kulübü.🌟
Başı antrenörleri; Sevgili Mehmet Bedestenlioğlu çekti, VEKAM’a gittik.
Sonra tüm sporcuları ve teknik ekibi birleşti; İskenderun Teknik, İstanbul Ayvansaray, İstanbul Gelişim ve Düzce Üniversitelerine gittik.
Ve işte bugün de kulüp yönetimi ile Erzurum Teknik Üniversitesi’ndeyiz.
Dün yazdığım gibi;
v Sahnenin tam ortasında olanlar
v Sahnenin kenarında olanlar
v Sahnenin arkasında, masa başında ya da tribünde olanlar…
Hepsi birbirinden ayrılmaz bir bütündür.
Başarı için hep birlikte gönül birliği etmiş görünen ve görünmeyen sayısız kahramanlardır onlar.
Takım, bu dişlilerin her birinin mükemmel bir şekilde uyum sağlamasıyla tam randımanlı olarak çalışır. Biri eksik olursa hedeften uzaklaşılır.
Takım olgusu dışardan algılananın dışında aslında tüm bu bileşenlerle birlikte gerçekleşir.
Katılımları için başta PTT Spor Kulübü başkanı Sayın Ali İhsan Karaca Bey olmak üzere
Yönetim Kurulu Üyeleri; Hakan Çevikoğlu, Tolga Kara, Simin Çiçekli, Osman İnce, Şaban Yüksel, Burak Yamuç ve Denetim Kurulu Üyeleri; Mehmet Ragıp İmamoğlu, Necati Yoldaş ve Evren Akpınar’a teşekkür ediyorum.
PTT Spor Kulübü’nü sizlere doğru bir biçimde aktarabilmek için biraz araştırmaya giriştim önce web sitelerini ziyaret ettim, oradaki bilgilerden yararlandım.
Sizlerin de bu konuda bilgi sahibi olabilmeniz için buraya alıntılıyorum.
Kuruluşu:
14 Ocak 2010 tarihinde tüzüğünü hazırlayarak İçişleri Bakanlığı, Dernekler Müdürlüğüne müracaatını yapmış ve 18 Ocak 2010 tarihinde tüzüğü kabul edilmiştir.
PTT Spor Kulübü Derneği’nin tüzüğü kabul edildikten sonra, Faaliyetlere başlamak üzere Spor Genel Müdürlüğü’ne bağlı, Ankara Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğüne Kulübün tescil edilmesi için müracaat yapılmış ve 25 Ocak 2010 tarihinde tescil edilmiştir.
Amacı:
PTT Genel Müdürlüğü Merkez ve Taşra teşkilatı mensuplarına, çeşitli spor faaliyetlerini yaptırma olanağı sağlamak, karşılıklı sevgi ve saygıyı yerleştirmek, ruhsal ve bedensel olarak sağlıklı yetişmelerine katkıda bulunmak,
Ayrıca; ülke sporuna destek vermek amacıyla, spor branşlarının geliştirilmesi, yetenekli gençlerin antrenmanlarına, eğitimlerine ve onları yetiştirecek olan antrenörlerine, spor adamlarına destek sağlamak ve bu konuda çalışmalar yapan kişi ve kuruluşlara destek vermek amacı ile kurulmuştur.
PTT Spor Kulübü, Ankara merkezli kadın voleybol takımıdır. Takım, ‪Misli.com‬ Sultanlar Ligi’nde mücadele etmektedir.
2018 yılında voleybol arenasına giriş sağlayan takım Türkiye Kadınlar Birinci Voleybol Ligi’nden mücadelesine başlamıştır. 2018-2019 sezonunda ise Türkiye Kadınlar Birinci Voleybol Ligi’nden şampiyon olarak Sultanlar Ligi’ne yükselme başarısı göstermiştir. 2019-2020 sezonu itibari ile tarihinde ilk kez Sultanlar Ligi’nde mücadele etmektedir.
Okuduklarım hafızamla örtüşmedi çünkü PTT voleybolda çok daha eski yıllardan beri vardı.
Bu sefer kendi kayıtlarımı biraz kurcaladım ve 1970’li yılların hemen başında İzmir’de ve 1990’lı yıllarda; 1992-1993, 1993-1994, 1994-1995, 1995-1996 sezonlarında Türkiye Deplasmanlı Erkekler Voleybol Ligi’nde yer aldığını öğrendim.
Ve hemen Mehmet’te yazdım, yardım istedim. “Kulüpte bu konu ile ilgili beni aydınlatabilecek bir kişi benimle temasa geçebilir mi?” dedim.
10 dakika kadar sonra telefonum çaldı. Karşımdaki kişi yönetim kurulu üyelerinden Sayın Burak Yamuç Bey’di. Hemen beni aydınlattı jet hızıyla notlarını yolladı. Kendisine buradan yardımları için çok teşekkür ederim.
Ondan öğrendiğim bilgiyi de hemen buraya eklemek isterim çünkü biliyorum ki bu yazıyı okuyacak bir çok ağabeyim ve arkadaşım o yıllardaki PTT Erkek Voleybol takımıyla ya rakip olarak karşılıklı oynadılar ya da direk o takımda yer aldılar.
Bu arada bilmeyen genç kardeşlerimiz için PTT’nin (Posta Telgraf Teşkilatı) açılımı olduğunu da söylemiş olalım.
İşte Burak Bey’in bana aktardığı o bilgi:
“1954 yılında kurulan kulüp o zaman sarı-siyah renklerden oluşan formasıyla PTT’yi temsil ederek, aynı isimle kuruldu. Kulübü o yıl sadece futbol takımı temsil etti. Ancak bundan 37 yıl sonra basketbol takımını oluşturan kulüp 1991-1992 sezonunda PTT Basketbol Takımı adıyla 14 takım arasında yer aldı.
Farklı branşlarda faaliyet gösteren kulüp bir dönem erkek voleybol alanında da faaliyet gösterdi.
1996 yılına kadar takımın adı PTT olurken, 1997 yılında yeni adı Türk Telekom oldu.
2010 yılında PTT Spor Kulübü olarak yeniden kuruldu.
2018-2019 sezonunda Türkiye Kadınlar 1. Ligi’nde yer alan kulüp, kadın voleybolunda faaliyetlerine başladı. 3 sezondur Sultanlar Ligi’nde yer almaktadır. Ayrıca atletizm ve taekwondo branşlarında da yer almaktadır.”
İşte bugün; PTT Spor Kulübü’nü daha detaylı tanıdık.
Destekleri için, Kütüphaneler Yer Açın kampanyasına katılımları için ve her şeyden öte yürüdüğümüz bu yolda “Biz” imle oldukları için kendilerine çok teşekkür ederim.
Ve Mehmet’ciğim sana elbette ki kocaman bir kalp ❣ bırakıyorum buraya.

Sağ ol var ol.

İstanbul Ayvansaray Üniversitesi’ndeyiz.
Yine Mehmet’in sporcuları, yine PTT Spor Kadın Voleybol Takımı’ndaki kardeşlerimiz.
Bugün sizlere tanıtacağım isimler;
Ece Morova, Sıla Çalışkan, Ceren Nur Domaç ve Bahar Akbay.
Dünkü gönderimin altına GSL’den Figen (Biçimli İdemen) arkadaşım “500’e az kaldı” diye yazmış. Doğru dedi gerçekten şunun şurasında ne kaldı?
Haziran 2020’de #kütüphaneleryeraçın diye yola çıkarken Voleybolun Unutulmazları Ansiklopedisi’nin birçok kütüphane koleksiyonunda yer almasını içim çok istemişti ama ne yalan söyleyeyim 500’ün hayalini kurmak imkansız gibiydi. Tek tek ve sadece bireysel bağışçılarla memleketin her köşesine bu eseri ekmek…
1. VU Ansiklopedisi
2. Büyük Buluşma
3. Kütüphaneler Yer Açın
Hiç bir kuruma ait olmadan, dimdik, onurlu ve gururlu.
Hiç bir plan yapmadan, amatörce ama bir o kadar da profesyonelce…
“İstemek, Başarmanın Yarısıdır” diye bir söz vardır.
Ben çok istedim ama biliyorum ki hepiniz de çok istediniz, güzel enerjilerinizle bunu bana hep hissettirdiniz.
Düştüğümde omuz verdiniz, yüreklendirdiniz.
Biz aynen bir takım anlayışıyla birlikte emek verdik, çalıştık, çabaladık…
Hepsi gönülden ve sevgiyle.
İşte o pozitif kalp yumakları birleşti ve “Hayaller Gerçek Oldu.”
Şuna gerçekten inanıyorum ki;
“Bir şeyi hiç bir çıkar gözetmeden sadece kalbinizden çok isterseniz ve o uğurda çok çalışırsanız, gün gelir “O Hayal Gerçek Olur”
Sizi bilmiyorum ama ben kendi yaşamımdan özelikle de meslek hayatımdan bununla ilgili örnekler verebilirim.
Bu hayalin; VU Ansiklopedisiyle 1. etabı, Büyük Buluşmayla da 2. etabı tamamlandı. 3. etap, #kütüphaneleryeraçın halen devam ediyor. Uzak hedefim içindeki kişi sayısı kadar yani aslında “712” kütüphane
Ve en son var ki…
Tüm bunların en zorlusu, en olağanüstü olanı: SAM ve VU Dijital Müze
Yine kalbim kulağıma sesleniyor;
“Yüreğinden İste Hayallerin Gerçek Olsun”❤️🙏❤️
Figen’in bir lafından taa nerelere gittim.😅 Beni biliyorsunuz artık, bazen tek cümle, tek kelime ile kopup gidiyor yazılarım…
Ben iyisi mi döneyim bugüne…
***
Bilgilerini beşinci sırada yollayan kardeşim, Ece Morova’da sıra.
Bir anda soyadını duyunca “acaba Çek Cumhuriyet’inden bulunan, Tuna’ya karışan Morava nehrinden gelebilir mi” diye düşündüm. Sonra fark ettim ki ikinci hecede o ve a farkı var. Dolayısıyla mor ve ova sözcükleri birleşmiş ve ne güzel bir soyadı olmuş. Bir hikayesi var mıdır acaba Ece’ciğim ? Biliyorsan bize anlatsan keşke… 🤔
Ece, 27 Ocak 1998, Ankara doğumlu. Evet fark ettiyseniz dün doğum günüydü. O da bir kova burcu çok sevdiğim bir kaç arkadaşım gibi… “Hayal güçleri sınırsız ve düşünceleri bulundukları anın ötesinde, akılcı ve sezgisel. Bazen dik kafalı ama sevecen ve pozitif enerjili.” Bilmem Ece’ciğim bu tanım sana uyuyor mu? Valla ben söylemiyorum, bunu burcun söylüyor.
Annesi Arzu (Gürbüz) Morova (1975) ev hanımı, babası Ufuk Morova (1970) reklam sektöründe (Morova Reklamcılık) çalışıyor. Ağabeyi Ege Morova (1996) ise Hacettepe Üniversitesi’nde öğretim hayatına devam ediyor.
Ece hem çocukluk hem de gençlik döneminde sakin, uyumlu. Ayrıca öğretim hayatında da saygılı ve disiplinli bir öğrenci.
Voleybol nedeniyle kulübünün farklı okullarla anlaşmasıyla özellikle lisede çok kez okul değiştirmek zorunda kalmış.
Şöyle bir sıralarsak; Ulubatlı Hasan İlkokulu ve Orta Okulu’ndan sonra lisede tam beş farklı okulda okumuş. TVF Spor Lisesi’yle başlamış, İlkim Koleji, Seviye Koleji, Güç Koleji ve en son olarak Mektebim Koleji’nden mezun olmuş.
Şu anda da Hacettepe Üniversitesi’nde Spor Bilimleri ve Antrenörlük bölümünde okuyor ve mezuniyet için sadece tezi kalmış.
GG Notu:
Eğitimci kimliğimle söz buraya gelmişken araya girmesem olmaz gerçekten. Öğretim kurumlarını spora ve sporculara desteğini elbette ki çok önemsiyor ve değerli buluyorum ancak başladıkları alanda devamlılık ve istikrar çok önemli.
Bu sporcuların başladıkları kolej, spor yatırımlarına aynen devam ediyor olsaydı eğitim-spor ilişkisi ABD’deki birçok eğitim kurumunda olduğu gibi başarıyla devam eder ve bu kadar çok okul değiştirmek zorunda kalmazlardı. Kısaca ben, spor ve eğitimin iyi bir planlama ile pekala bir arada yürüyebileceğine inananlardanım.
Ece, sporcu bir aileden geliyor. Annesi Arzu hanım eski bir voleybolcu, babası Ufuk bey de eski hentbolcu ve aynı zamanda hentbol antrenörlüğü yapmış bir kişi. Ağabeyi Ege de bir dönem hentbol oynamış. Yani kız evlat anneyi, erkek evlat da babayı izlemiş…
Sevgili Hüseyin Doğanyüz hoca (Şu anda Karayolları kadın voleybol takımının baş antrenörü) Ufuk beyle üniversite yıllarından beri arkadaş. Türk Telekom takımının başında olduğu yıllarda Morova ailesi olarak onların maçını izlemeye gitmişler ve işte tam da o gün voleybol Ece’nin kanına girmiş. Sonrasında apartmanlarında bir yakınlarının kızı da voleybola başlayınca, zaten voleybol geçmişi olan Arzu hanım ve Morova ailesi Ece’yi bu spor konusunda destekmiş.
İlk kulübü; Emlak Toki, ilk antrenörü Bülent Uzuner ve onu şu an oynadığı mevkiye, yani pasörlüğe yönlendiren Hüseyin Benzer hoca olmuş.
Oynadığı Kulüpler…
Emlak Toki (2007), Ankaragücü (2009), İlbank (2011-2019), Numune Spor (2016-2018) (İlk sene kiralık, 2.sezon da çift lisans olarak), TED Koleji (2019-2020), PTT Spor (2020-2022)…
Kulüp başarıları…
Lisede hem okul, hem de kulüp takımında Türkiye Şampiyonlukları var.
Hayatında iz bırakan antrenörlerin başında Hüseyin Benzer hoca geliyor. İdolü olan Türk oyuncu; Naz Aydemir Akyol ve yabancı pasörler: Sırp; Maya Ognjenović , İtalyan; Eleonora Lo Bianco ve Amerikalı; Micah Christenson.
Annesi voleybol oynarken 4 numaralı formayı giymiş, Ece de bu formayla devam ediyor ve uğurlu geldiğini düşünüyor. Ayrıca o da birçok arkadaşı gibi tokalarının uğuruna inananlardan. Kazandıkları maçtan sonra o toka, sezon sonuna kadar hiç değişmiyor.
İlk başlarda pasör çaprazı olarak başlamış ama sonrasında yukarıda da söylediğimiz gibi Hüseyin hoca onun pasör olarak daha uzun yıllar voleybola hizmet edebileceğini ve daha başarılı olacağını düşünmüş.
Lakabı eski takımında “Kikirik” Ay ne tatlı o halde hep güler yüzlü, pozitif enerjilisin Ece’ciğim. Hayvanları çok seviyor ve eğer sporcu olmasaydı muhtemelen veterinerlik mesleğini seçeceğini de ekliyor.
Voleybolun hayatına kazandırdıklarını da bire bir Ece’den dinleyelim…
“Öncelikle aidiyet duygusu, saygılı olmak, asla pes etmemek ve en önemlisi takım arkadaşlarımızdan birisi mental olarak oyundan düşüyorsa takımca daha çok savaşmak gerektiğini, her zaman kendine yeni bir şeyler katman gerektiğini öğreniyorsun. Hayatımda verdiğim en doğru karar voleybola başlamaktı ve aşık olduğum bir mesleği yapıyorum.”
Hobileri, ilgi alanları…
Müzikte her şeyi dinliyor ancak tercihi melankolik bazen de arabesk olabiliyor. Kitap okumayı seviyor, burada da seçimi; kişisel gelişim, polisiye alanında.
Komedi, aksiyon, macera filmlerini izliyor ayrıca bilgisayar oyunlarından da hoşlanıyor. Ve yüzmeye de bayılıyor.
Ve eğer bir süper kahraman olması mümkün olsaydı…
İron Man yani Demir Adam olmak isterdi. Zira oldukça fazla fonksiyona sahip uçabilen ve koruyucu sistemleri bulunan bir karakter.
Ece karakterini de şöyle tanımlıyor.
“Sevmediğim özellik, herkese çabuk güvenmek ve kimseyi kırmamak adına söylemem gereken şeyleri söylemeden içimde yaşamak. Sevdiğim özellik ise; neşeliyim, empati kurmayı severim, her ortama kolay uyum sağlayabilirim.”
Gelecek için hayallerine gelirsek…
“Tabii ki ilk başta A milli takımda yer almayı çok istiyorum. Bu hedef ve hayallerim arasında. Ve günün birinde voleybol bittiğinde kendime ait bir spor kompleksi sahibi olmak.
Bunun dışındaki hayallerim; bir huzurevi ve onun yakınında bir hayvan barınağı açmak.”
Ne güzel hayallermiş Ece’ciğim ben çok sevdim. Yere basan güzel hayaller. Umarım hepsi bir bir gerçekleşir. Yolun açık olsun kardeşim.
Ece’yi çok eski, taa çocukluktan beri arkadaşı Umay Saraç’a ve takım arkadaşları Bahar Akbay ve Nur Dilşad Kavas’a sordum. Hadi bakalım neler anlattılar onun hakkında
Umay Saraç (Çocukluk arkadaşı)
Gerçek arkadaş, insanın hayatta çok zor bulduğu ancak onu bulunca sıkı sıkıya tutunduğu varlıktır. Ece de benim için tam olarak böyle bir arkadaş. Tereddütsüz güvenebileceğim, sırrımı ve sorunlarımı paylaşabileceğim, birlikte eğlenip gülebileceğim çocukluk arkadaşım. Hayatın bana kazandırdığı bir kardeş, bir sırdaştır Ecoşum.
Benim için Ece demek; her zaman yardıma ihtiyacım olduğunda yanıma koşan, bana yanlışlarımı kırmadan söyleyen, beni güldüren, moral veren neşe kaynağımdır. Çocukluğuma dönüp baktığımda Ece’yle birlikte sayısız gülümseyerek hatırladığım anılarım var. Bu kadar değerli anılar biriktirebildiğim ve hepsini gülümseyerek hatırlayabildiğim bir arkadaşa sahip olduğum için çok mutluyum.
Daha bir çok anı biriktirebileceğim bir Ecoş’umun olduğunu bilmek benim için çok büyük bir şans.
Bahar Akbay (Voleybolcu, takım arkadaşı)
Ece ile ne kadar zıt karakterler olsak da onunla çok iyi anlaşıyoruz. Yaşadıklarını dışarıya iyi vuramıyor oluşun insanları seni tanımasında aslında bir engel ama seni tanıdıklarında anlayacaklar…
Hayatında inşallah hep hayal ettiğin şeylere kavuşursun.
Nur Dilşad Kavas (Voleybolcu, takım arkadaşı)
Geçen sene tanıştık ve hakkında ilk düşündüğüm şey ne kadar tatlı ve güler yüzlü olduğuydu. Onun yanında çok eğleniyorum. Geçen sene bu ligde ilk senem olmasının zorluğunu atlatmamda yardımcı olan kişilerin başında gelir kendileri. 😀
Bilgisayar oyunlarına bayılır ve onların hakkında konuşurken mutlu olur, ben de onu dinlemeye bayılırım. Sırlarımı verebildiğim ve çok güvendiğim birisi.
Umarım çok uzuuun yıllar boyunca hep böyle yakın oluruz canım Ecom.
***
Altıncı sırada, Sevgili Sıla Çalışkan.
O takımda pasör mevkiinde oynuyor. Önceki yıllarda pasör çaprazıydı ve o mevkiideki idolü Voleybolumuzun Demir Lady’si Neslihan Demir Güler 17 numara giyerdi. İşte Sıla da bu forma numarasında karar kıldı.
Ben Sıla hakkında oldukça bol bilgi bulup derlemiştim. Sonrasında onun yazdıklarıyla boşlukları doldurmam hiç güç olmadı.
16 Aralık 1996 tarihinde İstanbul’da doğdu. Annesi Hatice Çalışkan (1969) çok erken bir dönemde hayata gözlerini yumdu. Babası Vedat Çalışkan (1964) ise Arçelik’ten emekli. Kız kardeşi Selin Çalışkan (2005) da voleybola gönül verdi. Vakıfbank yıldız kız takımda oynuyor ve aynı zamanda 1. lig maçlarına çıkıyor. Boyu Sıla’yı çoktan aştı, o da ablası gibi pasör ve 17 numarayı giyiyor.
Sıla sırasıyla; Kadir Has İlkokulu, Üsküdar Doğa Koleji (6-8. sınıflar), Bostancı Doğa Koleji’ni bitirdi ve üniversiteyi de İstanbul Aydın Üniversitesi’nde okudu.
Babası eski basketbolcu, dayısı eski profesyonel futbolcu. Vedat Bey Fenerbahçeli olduğu için Sıla’nın içinde de sarı-laciverte karşı büyük bir sempati vardı. Dayısı sıkı bir Galatasaraylı ve her türlü çabayla onu cimbomlu yapmaya çalıştı ama beceremedi. 😅
Voleybola bulaşma hikayesi…
Fenerbahçe’de 8-9 yaşında basketbol spor okulu antrenmanlarına gitti ama pek sevmedi. Sonra voleybola yöneldi ve ilk başlarda okul takımında oynamaya başladı.
Ama voleybola annesi sayesinde başladı desek yanlış olmaz. Beden Eğitimi Öğretmeni İsmail (Şahin) hoca annesiyle konuştu ve “profesyonel bir kulübe devam etmesini önerdi. Annesi Hatice hanım internetten tüm spor kulüplerini araştırdı ve Vakıfbank’ta karar kıldı. Buradaki ilk antrenörü Gonca Dilik oldu.
Yıldız takımın sonuna kadar pasör çaprazı olarak oynadı ama daha sonra antrenörü İsmail Şahin onun için geleceği için pasör olması gerektiğini düşündü ve mevkiisini değiştirdi. Bu başlangıçta Sıla’nın hiç hoşuna gitmedi hatta biraz da direndi çünkü smaç vurmak çok daha cezbediciydi. Şimdi başarılı bir pasör olarak spor yaşamına devam eden Sıla, İsmail hocanın hayatında iz bırakan antrenörü olduğunu ifade ediyor.
İdolü olarak gördüğü oyuncular; Sırp pasör Maja Ognjenovic ve milli takımımızın başarılı kaptanı Eda Erdem Dündar.
Oynadığı kulüpler…
2008-2015 Vakıfbank Spor Kulübü
2015-2018 Seramiksan Spor Kulübü
2018-2020 Fenerbahçe Spor Kulübü
2020-2021 Çan Gençlik Spor Kulübü (İlk devre)
2020-2021 Vasas Óbuda Budapeşte Macaristan (2. Devre)
2021-2022 PTT Spor Kulübü
Kulüplerde başarıları…
Şampiyonlar Ligi
Şampiyonluk 2012-2013 (Vakıfbank), İkincilik 2013-2014 (Vakıfbank), Üçüncülük 2014-2015 (Vakıfbank), 2018-2019 (Fenerbahçe)
Kadınlar Dünya Kulüpler Şampiyonası
Şampiyonluk 2013-2014 (Vakıfbank)
Türkiye Kadınlar Voleybol Ligi
Şampiyonluk 2012-2013 (Vakıfbank), 2013-2014 (Vakıfbank), İkincilik 2014-2015 (Vakıfbank), Üçüncülük 2018-2019 (Fenerbahçe)
Türkiye Kupası
Şampiyonluk 2012-2013 (Vakıfbank), 2013-2014 (Vakıfbank), İkincilik 2014-2015 (Vakıfbank) 2018-2019 (Fenerbahçe)
Macaristan Extraliga
Üçüncülük 2020-2021 (Vasas Óbuda)
Türkiye Kadınlar Voleybol Süper Kupası
Şampiyonluk 2013-2014 (Vakıfbank), 2014-2015 (Vakıfbank)
Bunun dışında; Vakıfbank yıldız ve genç takımlarıyla ikişer kez Türkiye şampiyonluğu ve yine aynı kulübün PAV takımıyla üç şampiyonluğu var.
Milli takım ve başarıları…
İlk kez 2013 yılında Balkan Şampiyonası’nda milli formayı giydi.
2013 Balkan Şampiyonası (1.lik), 2014 Balkan Şampiyonası (2.lik), 2014 Avrupa Şampiyonası Elemeleri, U20 Avrupa Şampiyonlar Ligi Üçüncülük 2014
Voleybolun kazandırdıkları ve ıskalattırdıklarını onun dilinden dinleyelim…
“Disiplin, ahlaklı, düzgün bir karakter ve çalışma azmi diyebilirim. Onun dışında ailen gibi gördüğün bir sürü insanın hayatına dahil olması.
Voleybolcu olmak dışarıdan çok kolay gibi gözükse de bu işin içinde olduğunuzda fedakarlıklar yapmak gerekiyor. Biz de sporcular olarak kendi sosyal hayatımızdan, ailemizden, arkadaşlarımızdan, evimizden, yaşadığımız şehirden bile yıllarca uzak kalarak çok büyük fedakarlıklar yapıyoruz.”
Bulduğum bir röportajda Sıla kendini şöyle anlatıyordu, ben de aralarından cımbızla çektim ve buraya ekliyorum.
Hırslı, sabırsız ve olabildiğince pozitif. Özel hayatında çok aktif, gün içinde sürekli plan yapar, arkadaşlarıyla görüşür. Ayrıca gezmeyi ve seyahat etmeyi çok sever. Deniz, doğa, gökyüzü hayranı. Sosyal medyayı oldukça yoğun kullanıyor, fotoğraflar paylaşmayı seviyor.
Ailesine çok bağlı. Onlar İstanbul’da yaşıyor ve sezon bitince hemen onların yanına, evine dönüyor. Birlikte uzun kahvaltı sohbetleri, sahilde dolaşmalar ve ayrıca kardeşiyle vakit geçirmekten çok hoşlanıyor.
Abla kardeş ikisi de voleybolcu olduğu için ne çok ortak noktaları var aslında… Güzeldir iyi anlaşan kız kardeşler.
Sıla yemek-mutfak konusuna meraklı, gastronomiye ilgi duyuyor eğer voleybolcu olmasaydı böyle bir dalda okumayı isterdim diyor. Bu arada babası Vedat beyin de mutfakta çok marifetli olduğunu hemen ekleyelim buraya. Gastronomi merakı sanırım Sıla’ya babasından geçmiş olmalı. O yemekleri genelde tarife bakıp yapıyor ama başarılı oluyor. En çok tavuklu pilavı seviyor özellikle seyyar satıcıda satılanları. 😃
Maçta totemi, uğuru…
Aynı çorabı ve aynı sporcu büstiyerini giymek, saçını aynı biçimde topuz yapmak ve makyajını hiç eksik etmemek…
İlgi alanları ve hobileri…
Seyahat etmek, alışveriş yapmak, film özellikle de dizi izlemek ve müzik dinlemek.
Kişilik…
Karakterinde en sevdiği özelliği merhametli oluşu, sevmediği özelliği ise çok kararsız ve sabırsızlığı.
Eğer sporcu olmasaydı…
Gastronomiyle alakalı bir iş yapardım diyor. Ama aynı zamanda seyahat, gezi ile bir meslek sahibi olmak isterdim diye ekliyor.
GG Notu:
Valla ne yalan söyleyeyim Sevgili Sıla inan ben de aynı şeyi isterdim. Şahaneymiş yapmak istediklerin bir çoğumuzun isteği ile örtüşüyor. Ben buna bir de fotoğrafçılığı eklemek isterim müsaade edersen.
Gelecek için hayali; elbette ki A milli takım formasını giyip ülkemizi en iyi şekilde temsil etmek ve adını en iyi pasörler arasında duyurmak.
Başarılar diliyorum Sıla’cığım izlediğim kadar şahane gidiyorsun haydi bakalım yolun ay yıldızlı formaya doğru açık olsun kardeşim.
***
Şimdi sırada; Ceren Nur Domaç var.
Ceren 16 numaralı formayı giyiyor ve bu numaranın uğuruna inanıyor. Takımda orta oyuncu olarak görev yapıyor ve bu mevkide oynayan bir çok sporcu gibi idolü de başarılı kaptan Eda Erdem Dündar. Lakabı ise kısaca “Cero”
16 Temmuz 1999’da İstanbul’da doğdu. Annesi Nursel Domaç (1964) kuaför, babası İlhan Domaç (1963) Vodafone’da çalıştı. Ağabeyi Serdar Domaç, ise İngilizce öğretmeni.
Ceren’in öğretim hayatı İstanbul’da geçti. Bostancı’da bulunan Melih İsfendiyar İlkokulu ve Ortaokulu’ndan sonra Anabilim Lisesi’ni (2017) bitirdi. Şu anda Nişantaşı Üniversitesi’nde Reklamcılık ve Halkla İlişkiler Bölümü’nde okuyor.
Çocukluk yıllarında oldukça sakin ve sessizdi. Öğrencilikte ise kendi deyimiyle oldukça “inek bir öğrenci”. En sevdiği ders ise felsefe.
Spor aşkı aileden geliyor zira babası İlhan bey zamanında profesyonel olarak basketbol oynamış ve spor sevgisini kızına aşılamış. Ceren böylelikle onun teşvikiyle voleybola başlamış. İlk antrenörü ES Spor Kulübü’nde Bülent Güneş hoca olmuş.
Oynadığı kulüpler…
ES Spor Kulübü (2010-2016), Eczacıbaşı (2016-2018), Sarıyer Belediyesi (2018-2020), Kuzeyboru (2020-2021), PTT (2021-2022)
Başarıları…
CEV Cup 1.lik (Eczacıbaşı) 2017-2018, Türkiye Kupası 2.lik (Eczacıbaşı) 2017-2018
Milli Takım…
Ay yıldızlı formayı ilk kez 2015 yılında yıldız milli takımda giydi. Sonraki yıllarda genç milli takımda da yer aldı.
Milli takım başarıları…
2015 Balkan Şampiyonası 2.lik (Yıldız Milli Takım), 2015 EYOF Şampiyonluk (Yıldız Milli Takım), 2017 Dünya Şampiyonası 4.lük (Genç Milli Takım)
Ceren eğer sporcu olmasaydı sanatla ilgili bir meslek yapmayı isterdi. Kitap okumayı seviyor. Film tercihleri korku, gerilim ve romantik türlerinden hoşlanıyor. Boş zamanlarında koşu yapmayı ayrıca görmediği yerleri gezip keşfetmeyi seviyor.
Ceren için bakalım bir dönem birlikte voleybol oynadığı yakın arkadaşı Selmin Karahan neler yazdı, neler anlattı?
Cero ile son konuşmamızda birkaç kütüphaneye ansiklopedi bağışladıklarını ve bir kampanyaya katıldıklarını söylemişti. Benden de birlikte yaşadığımız bir anıyı anlatmamı istedi. Bunun bir parçası olduğum için mutlu oldum açıkçası…
Cero’yla biz Eczacıbaşı’nda birlikte oynadık. Tanıştığımızda 16-17 yaşlarındaydık. Ve tanıştıktan sonra da hiç kopmadık.
Birlikte milli takımlarda, Türkiye ve uluslararası şampiyonalarda başarılar elde ettik, kupalar kaldırdık. Şimdi düşününce bunlar içimi ısıtan çok güzel anılar.
Altyapı yaşımız bittikten sonra hiç aynı takımda oynamasak da hep irtibatta kaldık. Bence sporcu yaşamının zor taraflarından biri yerleşik bir düzeninin olmaması ve her sene değişebilen şehirler. Bu da seni en yakınlarından uzakta tutuyor.
Aylarca uzak kalıp, off sezonda buluşunca da birlikte geçirdiğimiz zamanların değerini bilmekle beraber, birlikte yaşayacağımız yeni anılara da sayfa açıyoruz.
Ben biraz daha yakın tarihli bir anımızdan bahsedeceğim.
Geçtiğimiz yaz Cero’yla hep birlikteydik, hiç ayrılmadık diyebilirim. Bütün yaz boyunca ortak yapmayı en sevdiğim şeylerden biri birlikte koşmaktı. Benim için koşmak hep rahatlatıcı olmuştur. Koşarken aynı ritmi, aynı hızı yakaladığın birini bulmak çok kolay değildir. Ceren’le ben çok uyumluyduk bu konuda. Sadece Ceren sabahları, ben ise akşamları koşmayı seviyordum. Ama yine de birbirimize uyum sağladık hep. Haftada en az 4 gün koştuk. Birlikte üyesi olduğumuz bir koşu grubu bile vardı ve onların da her koşusuna katıldık.
Sanırım voleybol sayesinde takım olmayı, takım ruhunu sürekli yaşadığımız için, dışarıdaki hayatımızda da böyle bir şeyin parçası olmayı sevmiştik ve devam ettirdik.
Önümüzde de Uludağ’da düzenlenecek bir maraton vardı.
Biz de dedik ki “NEDEN OLMASIN?” ve maratona katıldık. Yazın Uludağ ayrı bir güzeldi, hava müthişti ve koştuğumuz parkurda derelerin üstünden atladık, yemyeşil ağaçların yanından geçtik, bol bol temiz havayı içimize çektik, yavaşladığımızda birbirimizin elinden tuttuk. Bu bizim için müthiş bir deneyimdi çünkü iddialı olmadığımız bir spor dalında kendimizi geliştirebileceğimiz ve kendimizi deneyebileceğimiz bir imkan yarattık ve bitiş çizgisini birlikte geçtik.
Kaçıncı bitirdiğimiz bizim için önemsizdi. Unutamayacağımız bir anı olarak kaldı sadece. Sanırım bu tür yarışlara daha çok katılacağızdır birlikte. Çünkü inanılmaz keyif aldık.
Şimdi bunları yazınca Ceren’i çok özlediğimi itiraf etmeliyim. Sezon hemen bitsin ve birlikte yeni anılar biriktirelim. Seni çok seviyorum Cerom.
GG Notu:
Sevgili Selmin, iyi ki paylaştın, ne güzel bir aktiviteymiş. Birlikte yaşadığınız, birlikte paylaştığınız böyle nice anı diliyorum sizlere. Lütfen devam edin bence şahane.🌟
Bugünkü yayını Bahar Akbay kardeşimizin yaşam hikayesiyle tamamlıyoruz.
21 Ocak 1998’de Marmaris’te doğdu. Annesi Ayşe Akbay (1961) ev hanımı, babası Erol Akbay (1961) ise aşçıdır. Onlar üç kız kardeş. Büyük ablası Nazmiye Kılıç (1988) kimyager, diğer ablası Fatma Akbay (1994) ise gıda mühendisi.
Bahar sakin bir çocuk, öğretim hayatında ise; disiplinli, planlı ve çalışkan bir öğrenci.
Sırasıyla; Marmaris Atatürk İlköğretim Okulu (2012), Silivri Özel Mektebim Anadolu Lisesi’nde (2016) okudu ve İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Uluslararası Ticaret ve Lojistik Bölümünden 2020 yılında mezun oldu.
İki ablası da voleybol oynamış. Bahar da küçük yaşlardan itibaren hep peşlerinden salona onların antrenmanlarını maçlarını izlemeye gitmiş ve böylece 9-10 yaşlarına geldiğinde o da voleybola bulaşmış.
Ondaki yeteneği keşfeden kişi, ilk antrenörü Esra Balıkçıoğlu. Bahar takımda mevkii olarak ortadan oynuyor ve 5 numaralı formayı giyiyor.
Oynadığı kulüpler…
Marmaris Belediye Spor (2007-2014), Beylikdüzü Voleybol İhtisas (2014-2017),
Bahçelievler Voleybol Kulübü (2017-2018), Beylikdüzü Voleybol İhtisas (2018-2020), PTT Spor Kulübü (2020-2022)
Kulüp başarıları…
2016-2017 Türkiye Kadınlar Voleybol Ligi 1.lik (Beylikdüzü Voleybol İhtisas)
2018-2019 Türkiye Kadınlar Voleybol Ligi 5.lik (Beylikdüzü Voleybol İhtisas)
Çalıştığı bütün antrenörleri voleybolunda iz bıraktığını düşünüyor. Eğer sporcu olmasaydı babasının mesleği ile ilintili olarak, pasta şefi olmak isteğini ifade etmiş. Buradan sanki anlıyorum ki mutfakta becerikli ve başarılı. En güzel yaptığı yemekleri merak ettim ve sordum; Sebzeli pilav, menemen ve yeşil mercimek olduğunu öğrendim.😋
Voleybolla ilgili en unutulmaz anısı…
2014 yılında henüz 16 yaşındayken Marmaris’ten İstanbul’a tek başına voleybol oynamak için gelmesi…
Voleybol hayatına ne kazandırdı ne ıskalattı? Haydi onun ifadesiyle dinleyelim.
“Disiplinli, planlı ve ayaklarımın üzerinde tek başıma durmamı sağladı Ayrıca okul hayatımda burs almamı ve birçok insanı tanımamı diye söyleyebilirim. Tabii bunlar sadece birkaç tanesi.
Iskalattığı şeylere gelirsem; voleybolu seçtiğimden beri her zaman çok yoğun bir programım oldu. Bu yüzden ailem ve sevdiğim kişilere yeterince vakit ayıramadım.”
İlgi alanları…
Müzik dinlemek (çoğunlukla alternatif müzik), el işi yapmak ve yeni bilgiler öğrenmek. Kitap tercihi roman ve özellikle biyografilerden yana. Filmlerde ise bilim kurgu ve gerçek konuları yani yaşanmış hikayeleri anlatanlar ilgisini çekiyor.
Karakteri…
Düzenli ve disiplinli olduğunu ifade ediyor ama kimi zaman kararsız olduğunu da ekliyor.
Eğer bir süper kahraman olabilseydi; o da tıpkı Ece Morova gibi; Iron Man, Demir Adam olmayı isterdi.
Gelecek için hayallerinde, hep daha fazlasını öğrenip kendini geliştirerek Türkiye’nin, hatta Dünya’nın en iyi voleybolcularından biri olmak var. Ve tabii ki olimpiyatlara gitmek ve madalya kazanmayı çok istiyor.
Arkadaşları Deniz Zeybek, Ece Morova ve Nur Dilşad Kavas’tan Bahar’ı dinleyelim şimdi de…
Deniz Zeybek (Yurt, üniversite arkadaşı)
Bahar Akbay ile kaldığımız yurdun asansöründe tanışmıştık. Zaman o kadar çabuk geçiyor ki kaç sene oldu hatırlamıyorum bile. 4 sene önceyse eğer bu bana 40 sene gibi geliyor çünkü Bahar’la çok şey yaşadık ve sayısız paylaşımda bulunduk. Sanki onu çok daha uzun yıllardır tanıyorum hissi veriyor.
Bahar en başından beri, bana çok korumacı, şefkatli, sevecen ve çok samimi davrandı. Sevdiklerine ve değer verdiklerine karşı hep böyle davranır.
Soğuk havalarda kalın giyinmediğim için ve az yemek yediğim için bana çok kızar mesela…
Oturup pek çok konu hakkında konuşabiliyoruz, zamanın nasıl aktığını hesaplayamıyorum onunlayken. Bir hatam olduğunda direkt “hata yapıyorsun, yanlış düşünüyorsun” deme huyunu çok seviyorum. İkimiz de kova burcuyuz. Dobralığımız, neredeyse her olaya aynı türde tepki vermemiz, sinirli yapımız ve özgürlüğe düşkün yanımız… Belki de bu özellikler bizi yakınlaştırdı çünkü birbirimizi anlıyor ve analiz edebiliyoruz.
Bahar’la çok anım var. Birini buraya yazsam diğeri beni unutur. O yüzden sadece beni kucağına alıp havaya kaldırdığı anları çok seviyorum diyeyim ve bunu okuyanların yüzünde biraz tebessüm ettireyim. Bir de kendisinin bana “2 boyutlu” demesini çok seviyorum.
Ece Morova (Voleybolcu, takım arkadaşı)
Bahar’la ilk tanıştığımızda kendime çok yakın hissetmiştim, içine kapanıktı, sıkıntılarını, duygularını dışarıya yansıtmayı pek sevmezdi. Zaman ilerledikçe birbirimize daha açık sözlü olmaya başladık ve her daima onunla vakit geçirirdik ve çok keyif aldık. Her şeyimi anlatabileceğim ve ondan kesinlikle hiç bir sırrımın çıkmayacağını bildiğim bir arkadaşımdır, ona her zaman güvenirim.
Olaylara hep objektif bakar, neyin daha doğru olacağını ya da neyin yanlış olduğunu direk yüzüme söyler. Hoşlanmadığı ortamlarda kalmayı sevmez ve ben gidiyorum diyebilir ya da istemediği bir şey olduğunda açıkça söyler. Ben bu huyunu çok seviyorum Bahar’ın.
Onu tanıdığım için çok şanslıyım ve iyi ki tanışmışız çok seviyorum canım arkadaşımı.
Nur Dilşad Kavas (Voleybolcu, takım arkadaşı)
Takımda en yakın olduklarımdan biri. Geçen sene sultanlar ligindeki ilk senemdi ve mevkiimizin de aynı olmasından dolayı beni destekledi ve yardımcı oldu. Gerek voleybol olsun gerek dışarda moral motivasyon olsun hep yanımdaydı.
Ne kadar arkadaş gibi yakın olsak da gerektiğinde ablalık yapar bana, onu çok severim. Antrenman aralarında beni evinde bir çok kez ağırladı. Gelecek senelerde de iletişimimi hiç kesmek istemediğim, çok değer verdiğim bir kişi.
Bugün de PTT Spor Kulübü oyuncularından Ece Morova, Sıla Çalışkan, Ceren Nur Domaç, Bahar Akbay kardeşlerimizi tanıdık. Hepinizi kucaklıyor, yanaklarınızdan öpüyorum. 🥰 İşte takımın sekiz kişisi tamamlandı. Yarın kaldığımız yerden devam ediyor olacağız.
Ve ayrıca yazı ve anılarıyla katkıda bulunan, zaman ayıran; Umay Saraç, Bahar Akbay, Nur Dilşad Kavas, Selmin Karahan, Ece Morova ve Deniz Zeybek’e de çok teşekkürlerimi yolluyorum.❤️
Ve Mehmet Bedestenlioğlu… Sen olmasan olmazdı.❤️🙏❤️

 

İlgili Makaleler

Bir Cevap Yazın

Başa dön tuşu