Köşe YazarlarıManşet

Kimse Hakeme İnanmıyor, Hakemler Kendine Güvenmiyor!

Bir spor müsabakasında karşılaşmayı, bir oyunu, belli bir kurallar bütününe uygun olarak, gerektiğinde kuralları da yorumlayarak yöneten, karşılaşmanın resmi sonucunu ortaya çıkmasından ve kuralların uygulanmasından sorumlu olan sporun olmazsa olmazı ama ne İsa’ya ne de Musa’ya yaranamayan, hemen hemen her türlü sonucun günah keçisi olarak genel kabul gören hakemler, her zaman olduğu gibi bu yıl da en çok tartışılan spor unsuru olarak dikkat çekiyor. Futbolda özellikle yazılı ve görsel basında hedef olarak gösterilen futbol hakemleri gibi görülse de her spor branşında hakemler, en fazla eleştirilen kişilerdir. Antrenör, sporcu, yönetici, taraftar hata yapar ama ceza kesilen genelde hakemler olur.

Voleybolda da haftalar ilerledikçe Play Off’ a gitme yolunda takımlar tüm güçlerini sahaya yansıtırken voleybol hakemleri de eleştirilerden nasibini alıyor. Tam da böyle bir ortamda Türk Spor Ajansı yazarlarından Doç. Dr. Recep Cengiz’in köşe yazısını sizlerle paylaşmak istiyoruz. Recep Cengiz, her ne kadar futbol branşına ait görüşlerini paylaşmış olsa da konu ‘Hakem’ olunca ufak tefek değişiklikler yaparak tüm spor branşlarında hakemlere uyarlanabilecek bu yazı ile sizleri baş başa bırakıyoruz.

Voleybol Aktüel

Kimse Hakeme İnanmıyor, Hakemler Kendine Güvenmiyor!

Müsabakası süresince fiziksel performans sergileyip aynı zamanda psikolojik bir ağırlığın altında olan hakemler, popüler televizyon programlarından “Biri bizi gözetliyor” yarışmacıları gibi gözetlenerek müsabaka yönetiyorlar. Hakem kararları saha içinde her takımın teknik analiz ekibince yedek kulübelerinin bir köşesine kurulmuş taktik kamera, yayıncı kuruluş kameraları,  taraftarların akıllı cep telefonu ve VAR sistemi tarafından kayıt altına alınıyor. Başarı beklentisinin yüksek olduğu oyunda hakem hatalarının düşük olması isteniyor.

Müsabakalarda, VAR hakeminin uyarısını beklenmeden pozisyon tekrarını izleyip haklı olduğuna odaklanmış teknik direktörler, itiraz ederek kararı değiştirmeye çalışan futbolcular, pozisyonu net olarak gördüğünü ve hakemin hata yaptığını avazı çıktığı kadar bağıran taraftarlara karşı, en kibar ve nazik davranışlarla verdiği kararın doğruluğunu sabırla anlatmaya çalışan (çaresiz) hakemler izliyoruz. Futbol programlarında hakem kararlarında kuralın değil, kararın doğruluğunun tartışan hakem yorumcularını da unutmamak gerekiyor.

Kararların bir takım için avantaj diğer takımın için dezavantaj yaratması itiraz etmek için uygun bir zemin yaratıyor. Ancak, hakemlerin tartışmalı bir kararı sonrası futbolcularla diyalog süresinin uzun olması itirazlara cevaplarının aydınlatıcı ve tatminkâr olmadığını gösteriyor. Hakemler, futbolcularla iletişim kurmuyor sohbet ediyorlar. Adeta pozisyondaki kural ihlalini değil hareketin öyküsünü anlatıyorlar.

Müsabaka yönetiminde iletişim kanallarını açık olması, yönetim kalitesi açısından önemli ve gereklidir. Ancak, tartışmalı bir pozisyonun (VAR hakemi, futbolcu veya teknik direktörlerle) gereğinden çok konuşulması iki tarafın birbirini iyi anla(ya)madıklarını veya birbirlerini ikna edemedikleri anlamına gelir. Bu anlamda, VAR ile ilgili tartışmalarda değerlendirme süresine dikkat çekmek gerekiyor. Müsabaka boyunca bir futbolcunun topla oynama süresinin 2-3 dakika olduğu düşünüldüğünde VAR değerlendirmesinin ortalama 3-5 dakikayı bulması araştırılması gereken bir başka önemli sorundur.

Sonucun her şey olduğu futbol anlayışımızda, her karara itiraz edilmesi ciddi bir kültür ve güven, her kararın detaylı anlatılması özgüven sorunudur. Özetle, kimse hakeme inanmıyor, hakemler kendine güvenmiyor.

Hakem kararlarına güven duyulmamasında;

  • Tutarsız kararlar verme,
  • Tartışmalı pozisyonla doğrudan ilişkili net mesaj ver(e)meme,
  • İtirazlara düşünülmeden cevap verme ve
  • Kararsız kalma gibi etkenlerin önemli olduğu söylenebilir.

Hakemlerin, özgüven sorunu yaşamalarında;

  • Müsabaka almama, klasman düşürülme veya sözleşme uzatılmama korkusunun neden olduğu gelecek kaygısı,
  • Müsabaka ve VAR hakemleri arasında uyumsuzluk, iletişim ve koordinasyon zayıflığı,
  • Hakemlerin baskı altında iletişim becerisi gösterememeleri,
  • Sürekli olarak onlarla ilgili memnuniyetsizlik dile getirilmesi,
  • Oyun bilgilerinin yetersiz olması,
  • Yönetim, organizasyon ve liderlik becerilerinin zorluk derecesi yüksek müsabakalarda problem çözmeye yetmemesi,
  • Sezgi ve dikkat odağının zayıflığı,
  • Genç ve deneyimsiz hakemlerin, kendinden oyuna katacakları bir şeylerinin olmaması önemli emarelerdir.

Yukarıdaki maddeler arasında olmayan bir başka problemin olması söz konusu olabileceği gibi etki derecesi bakımında bir veya birkaç madde arasında fark olmayacağı önemli bir ayrıntıdır.

Hakemlerin saha içi iletişimin kalitesi; kurallarının herkes için geçerli olduğu, kişisel eğilimlerle hareket edilmediği ve kararların oyun kurallarına göre doğru olduğu algısı yaratması açısından önemlidir.

Sonuç olarak, hakemler verdiği kararın doğruluğunu ispatlamaya çalışmamalı, oyunun akışını bozan uzun cümleler yerine kısa, duru ve akıcı konuşmak tercih edilmeli, izleyenlerin bilgilenmesi düşünülerek kararın gerekçesini beden diliyle göstermelidir.

Konuşma olmalı; fakat ukalaca, avukatça, vaizce,  nasihat veya pazarlık eder gibi olmamalıdır.

Doç. Dr. Recep Cengiz

Kaynak: Türk Spor Ajansı

 

İlgili Makaleler

Bir Cevap Yazın

Başa dön tuşu