ManşetRöportaj

Almanya Federasyonu’nda voleybol sevdalısı bir Türk

Merhaba değerli takipçilerimiz,

Bugün söyleşi bölümümüzde Almanya Voleybol Federasyonu’nda görev yapan bir Türk’ten bahsedeceğiz.

Nedim Tekin, gurbetçi bir ailenin Almanya’da doğup büyüyen, voleybol sevdalısı bir genci. 2020 Ocak ayı içinde Uluslararası Voleybol Hakemimiz Erdal Akıncı’nın da görev yaptığı ve Tokyo Olimpiyat Oyunları Avrupa Kıta Elemeleri için Berlin’de bulunduğumuz süre içinde tanıştığımız ancak kendi deyimi ile ’20 dakikada 20 senelik dost’ olduğumuz sıcacık yürekli bir Türk Nedim Tekin.
Berlin’de bulunduğumuz süre içinde her türlü desteği verdiği gibi korona virüsü öncesi Mayıs 2020 Berlin’de gerçekleştirilmesi planlanan CEV Şampiyonlar Ligi Süper Finaller için ailece yaptığımız organizasyonda da önemli aşamaları geçmemize yardımcı oldu.
Şimdi yüreğindeki sıcaklığı ve voleybol sevgisini kolayca hissedebileceğiniz söyleşimizle sizleri baş başa bırakırken, en kısa sürede kendisini Türkiye’deki bir organizasyonda misafir etmeyi arzuladığımızı da bilmesini istiyoruz.

Seni ve aileni tanıdığımız için çok mutluyuz Nedim Tekin.

 

Öncelikle bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

Merhaba, ben 1966 da Almanya da doğdum. Babam Türkiye’den gelen bir öğretmen, annem Alman bir ev hanımı. Köln’e yakın bir kasaba da okula gittim, daha sonra Köln Spor Akademisi’nde Spor Bilimleri Uzmanlığı eğitimimi bitirdim. Köln’de okurken spor basını branşı ilgimi çekmeğe başladı ve o günlerde Almanya’nın birinci devlet televizyonu ARD ‘de iş hayatına başladım. 1994 senesinden beri Berlin’de yine ARD’nin kuruluşu olan Rundfunk Berlın Brandenburg TV’sinde Spor Dairesi’nde hem redaktör hem de yapımcı olarak çalışıyorum. Eşim Fatma ve kızım Aslı ile Berlin de yaşıyoruz.

Voleybola olan ilginiz nereden geliyor?

Benim hayatımın temeli spor diyebiliyorum. Babam ben küçükken futbol oynuyordu ve biz ailece her hafta sonunu top sahasında geçiriyorduk. Ortaokula başladığımda sırasıyla atletizm, aletli jimnastik, basketbol ve en sonunda voleybol ile tanıştım. Hem okul takımı hem de kulüpte oynamaya başladım. Spor Akademisindeyken   branş olarak voleybolu seçtim ve bu güzel sporu daha profesyonelce oynamaya başladım. 1.76 cm’lik boyumla 3. Lige kadar yükselebildim ve yaklaşık sekiz sene pasör olarak oynadım.

Berlin’e taşındıktan sonra aktif spor hayatına veda ettim ve sıkı sıkı işime sarıldım. İş dolayısıyla yine sporla iç içeydim. Ama voleybol dan biraz uzaklaştım. 1997’de kızım Aslı dünyaya geldi ve o büyüdükçe evdeki voleybol toplarıyla oynamaya başlayınca voleybola dönmeye başladım.  Biz artık ailece anne, baba, kız Berlin’de voleybol maçlarına gitmeye başladık. Aslı sekiz yaşına gelince voleybol oynamak istediğini söyledi ve biz kızı kulübe yazdırdık. O günden beri biz ailece tam voleybol hastasıyız diyebilirim. Zamanla Berlin’de çeşitli kulüplerde değişik pozisyonlarda görev aldım. Kızım Berlin’deki İkinci Lig takımlarından TSV Rudow’un altyapısında oynamaya başlayınca ben de kulüpte menajer olarak görev aldım ve üç sezon çalıştım. Daha sonra Almanya’nın en başarılı erkek kulüplerinden biri olan Berlin Recycling Volleys kulübüne geçtim ve orada Altyapı sorumlusu olarak üç sene görev yaptım.

Tam olarak Almanya Voleybol Federasyonu’nda ne iş yaptığınızı öğrenebilir miyiz? Kaç yıldır Almanya Voleybol Federasyonu’nda görev yapıyorsunuz?

Çalışma hayatımda benim voleybola tutkum ve sevdam gizli kalmadı tabii ki. Dolayısıyla ARD ve RBB’nin bir voleybol yayını söz konusu olduğu zaman bu görevleri bana verdiler ve bu süreçte Voleybol Federasyonu ve Voleybol Ligi çalışanlarıyla irtibatımız yoğunlaştı arkadaşlıklar kuruldu. 2012 yılında Ocak ayında birlikte otururken konu 2013’de Almanya ve İsviçre’de oynanacak Bayanlar Avrupa Şampiyonasına geldi. TV yapımcılığında görev alıp alamayacağımı sordular. Bir voleybol hastası olarak bu soru ve teklife çok olumlu baktım. Benim kendi işyerinde de bir veto gelmeyince kabul ettim ve Federasyon ile birlikte çalışmalarımız bu şekilde başladı. O günlerden beri Almanya’da Avrupa Şampiyonaları, Şampiyonlar Ligi Final Four ve Süper Finallerı gibi, bu sene Ocak ayında senin ev eşin Aylin Hanım ile de tanıştığımız Avrupa Erkekler Olimpiyat elemelerinde Federasyon adına TV Menajeri olarak görev yaptım.

Almanya’da voleybola olan ilgi ile bize biraz bilgi verebilir misiniz?

Almanya’da voleybol maalesef hak ettiği pozisyonda değil. Çok büyük bir kitle bizzat voleybolu amatör veya profesyonel olarak oynuyor ama bu yoğunluk bilhassa profesyonel liglerde belli olmuyor. Bu, maçların oynandığı salon ve arenalarda belli oluyor zaten. İki, üç büyük ve temeli sağlam olan kulüpler hariç, seyirci sayısı 500 ile 1500 arasında değişiyor.  Seyirci sayısı az olunca TV Kanallarının da ilgisi pek olmuyor. TV’de yayının yoksa sponsor bulmak zorlaşıyor.  İki, üç büyük kulüp, mesela bayanlarda SSC Palmberg Schwerin ve Allianz MTV Stuttgart ve erkeklerde ise Berlin Recycling Volleys, VfB Friedrichshafen hariç diğer kulüpler sezonluk bütçelerini bulmaya zorlanıyorlar. Şu an içinde bulunduğumuz Korona krizi bütün ligi sarsıyor tabii ki. Ne yazık ki voleybol Almanya’da Futbol, basketbol, buz hokeyi ve hentbol gibi takım sporlarının arkasından geliyor ve bu beni oldukça üzüyor.

Sizce Avrupa’da voleybol kültürü en üst seviye olan ülke hangisi?

Bence Türkiye’de takip edebildiğim kadarıyla son on, on iki senedir en başta olmak üzere altyapıya çok önem verilip çok güzel yatırımlar yapılıyor. Okul bazında çok sayıda programlar var, antrenör ve hakem eğitimleri konusunda anladığım kadarıyla çok geniş kapsamlı yatırımlar gerçekleşiyor. Buna benzer Federasyon tarafından organize edilmiş programları Almanya’da göremiyorum mesela. Burada her eyaletteki alt federasyonlar kendi çaplarında uğraşıyorlar ama bu çalışmalar pek verimli değil gibi. Bildiğim kadarıyla Polonya ve İtalya’da sağlam bir altyapı var. Bu ülkeler de aynı Türkiye’de olduğu gibi Federasyonun TV Kanallarıyla yayın kontratları var, her hafta canlı olarak maçlar TV’de izlenebiliyor ve bu güzel sporumuzun sağlam ayaklar üzerinde durabilmesi çok önemli bir konu.

Türk takımları ve Türk Hakemlerini Almanya’ya geldiğinde görme imkânınız oluyor. Bu bakımdan takımlarımız ve hakemlerimiz hakkında neler söylemek istersiniz?

Ailemle birlikte mümkün olduğu zaman hem Türkiye Milli Takımlarımızı yani Filenin Sultanlarını ve yakınımıza gelen Türk kulüp takımlarını da elimizden geldiği kadarıyla desteklemeğe çalışıyoruz, maçlara gidiyoruz. Bu esnada hem Türk hem de Alman arkadaşlarımızı da bize eşlik edip takımlarımızı desteklemeye davet ediyor; voleybol aşkını aşılamaya gayret ediyoruz. En çok yakınımıza gelen Eczacıbaşı, Fenerbahçe ve VakıfBank takımlarını izleme fırsatımız oluyor çünkü CEV Şampiyonlar Ligi’nde sık sık Almanya, Polonya veya Hollanda’da izleme fırsatımız var. Ayrıca CEV maçlarında sık sık Türkiye’deki hakemlerimiz görev alıyor. En çok Berlin Recycling Volleys takımının CEV maçlarında karşılaşıyoruz hakem arkadaşlarımızla. En son Erdal Akıncı ile tanışma fırsatım oldu. Hem CEV Şampiyonlar Ligi maçını çok başarılı bir şekilde yönetti hem de bir iki ay sonra Avrupa Erkekler Tokyo Olimpiyat elemelerinde büyük başarıyla yönetti maçları. Bu da son derece gurur verici bir durum. Gönül ister ki her dalda kendi insanlarımız bu şekilde başarılı olsunlar.

Bildiğimiz kadarı ile kızınız da voleybol oynuyor. Biraz kızınızın voleybol hayatı ile ilgili bilgi verir misiniz?

Evet, yukarıda da belirttiğim gibi kızım Aslı, bebekken evde voleybol toplarımı eline geçirdi ve daha sonra bir daha bırakmadı diyebilirim. İlk önce bahçede oynamaya başladık daha sonra sekiz yaşında kulüpte oynamaya başladı. İki sene ilk adımlarını attıktan sonra bu işi daha ciddi bir şekilde yapmak istedi ve kulüp değiştirdik. TSV Rudow Kulübü o senelerde eski batı Berlin’de profesyonel bir şekilde çalışan tek kulüptü ve Aslı 10 yaşındayken orada genç takımlarda devam etti. 2012’ de U16 yaş grubunda takımıyla Berlin Şampiyonu, akabinde Kuzey Almanya Şampiyonasında bir üçüncülük ve bronz madalya kazandı. Daha sonra büyüklerde VfK Südwest Berlin’de iki sezon üçüncü ligde libero olarak oynadı. 2018 senesinde bir sömestr için Hollanda Tilburg Üniversitesi’nde eğitim gördü ve orada Üniversite takımında oynadı. Maalesef iyileşmesi uzun süren bir omuz sakatlığı geçirdi ve bu günlerde Üniversite eğitimi sona yaklaştığı için şu an voleybola ara verdi.

Türkiye’de oynanan maçları izleme şansınız oluyor mu? Sultanlar ve Efeler Ligi ile Milli Takımlarımızı kısaca değerlendirmenizi istesek…

Türkiye’de hem Sultanlar Ligini hem de Efeler Ligini takip etmeye çalışıyorum tabii ki. Çeşitli TV kanalları vasıtasıyla maçları canlı olarak izleme fırsatlarımız oluyor. Alman bayanlar Milli takımını çalıştırdığı günlerden beri Giovanni Guidetti ile arkadaşlığımız devam ediyor bu yüzden hem VakıfBank’ı hem de Filenin Sultanları ile çok yakından ilgileniyorum. Türkiye’de bilhassa Sultanlar Liginde birkaç çok sağlam ve başarılı takım ve kulüpler var. VakıfBank, Eczacıbaşı, Fenerbahçe en başta olmak üzere arkasında köklü şirketler olup, imkanları çok yüksek düzeyde. Ama bu kulüpler bu imkanları bence çok profesyonelce kullanıp gerçekten Avrupa’da son derece başarılı ve gurur veren bir yere gelmemizi sağladı. Bayanlarımızı şu an erkeklerimizin iki adım önünde görüyorum. Bayanlarımız bu işi biraz daha ciddi alıyorlar galiba muazzam bir gayret gösterip hak ettikleri güzel bir yere gelmeyi başardılar. Umarım Efelerimiz de yakın bir zamanda aynı seviyeye gelmeyi başarırlar.

Size göre Almanya Ligleri ile Türk Ligleri arasındaki farklar neler?

Bu son derece zor bir soru. Genel olarak bakıldığı zaman çok büyük bir fark yok gibi. Hem maddi hem de altyapı olarak oldukça iyi durumda olan kulüpler var. Bu iki, üç kulüp arasında Milli liglerdeki şampiyonlar belirleniyor. Diğer kulüpler bütün zorluklara rağmen canla başla çalışıp emek sarf ediyorlar ve o güzel voleybol sporunun halkımıza sevdirmeye çalışıyorlar. Ama bir gerçek var, en üst düzeyde bayanlarda Türkiye son on sene içerisinde Almanya’yı solladı ve oldukça fark attı.

Berlin’de yaşayan ve voleybolun içinde olan biri olarak, önemli ve Avrupa’nın sayılı organizasyonlarda yer aldınız. Bu organizasyonlarla Türkiye’de gerçekleştirdiğimiz organizasyonlar hakkında neler söylemek istersiniz?

Maalesef bugüne kadar Türkiye’de gerçekleştirilen hiçbir organizasyona bizzat katılamadım. Dolayısıyla bu konuda pek bir fikir sahibi değilim. O yüzden bilgimin olmadığı bir konuda yorum yapmak istemiyorum.  Söyleyeceğim tek bir şey var, umarım, en kısa zamanda Türkiye’de yapılan bir müsabakaya gelip katılmayı ve organizasyonun bir parçası olmayı çok arzu ediyorum.

Sizce Filenin Sultanları 2020 Tokyo Olimpiyat Oyunları’nda neler yapabilir? Olimpiyat Oyunlarında favoriniz var mı?

Ne yazık ki Korona krizinden dolayı bütün hayatımız şu an etkilenmiş ve adeta durmuş bir vaziyette. Aynı şekilde spor dünyası da adeta durmuş. 2020 Tokyo Olimpiyat Oyunları 2021’ e ertelenmiş. Buna rağmen Filenin Sultanlarını açık favori olarak görmüyorum ama ABD gibi, Çin, Brezilya, Rusya gibi büyükleri zorlayabilecek durumda olduklarını tahmin ediyorum. Emin olabiliriz ki Giovanni ve bütün teknik ve idari kadro, Sultanlarımızı en iyi şekilde hazırlayacak.

Deneyimlerinizi Türkiye Voleybol Federasyonu ile paylaşmayı düşünürseniz nasıl bir yöntem izlemeyi uygun görürsünüz?

Buradan takip edebildiğim kadarıyla Türkiye Voleybol Federasyonu Başkanı Sayın Mehmet Akif Üstündağ ve bütün ekibi çok iyi çalışıyorlar. Gün gelir de Türkiye’de organize edilen büyük bir organizasyona katılma fırsatı bulabilirsem o esnada mütevazı bir sohbet ortamında bir fikir alışverişinde tecrübelerimizi karşılaştırabilsek ne mutlu bana. Bunu, benim birçok şeyi öğrenebileceğim bir fırsat olarak değerlendiririm.

Avrupa’nın farklı ülkelerindeki organizasyonlarda görev yapmış, gönüllü veya seyirci olmuş biri olarak sizi etkileyen en güzel organizasyon hangisiydi?

2008 yılında Pekin Olimpiyat Oyunları’nda 24 Ağustos’ta ABD ve Brezilya arasında oynanan Final maçı oldukça etkileyici bir organizasyondu. Pekin Başkent Spor Salonu’nda 13000 kişi ama gerçekten son derece ateşli bir seyirci topluluğu önünde Brezilya ilk seti 25-20 kazandı. Ondan sonra ABD Milli Takımı oldukça çekişmeli geçen bir maçta 25–22,  25- 21 ve 25-23 setleri kazanıp Altın Madalyanın sahibi olmayı başarmışlardı. Bu çok değerli bir gündü ama çok samimi söylüyorum, benim için katılabildiğim her voleybol organizasyonu bir mutluluk kaynağı aslında. Ne diyeyim, huzur, mutluluk veren ve asla eksikliğini görmek istemediğim hayatımın önemli bir parçası voleybol benim için. Tabii ki ailem her şeyden önce geliyor ama en güzeli, benim bu tutkuma eşimin ve kızımın aynı duygularla iştirak etmeleri. Bu güzel sporu birlikte sevmek çok güzel…

Son olarak, varsa paylaşmak istediğiniz düşünceleriniz öğrenebilir miyiz?

Daha önce de bahsettiğim gibi, sizinle bu sene Ocak ayında Berlin’de oynanan 2020 Tokyo Avrupa Olimpiyat Elemeleri sırasında tanışma fırsatım oldu. Hemen iki dakika içerisinde sanki 20 senedir tanışıyormuşuz gibi anlaştık. Spor dünyası işte böyle bir şey… Kardeşlik, dostluk ve samimiyet… Sahalarda rakip olabiliriz ama maç bittikten sonra hepimiz kardeşiz, insanız. Benim umudum tabii ki ilk etapta şu içinde bulunduğumuz Korona krizinden en kısa zamanda mümkün olduğu kadar az bir zararla sağ salim çıkmamız ve daha sonra hayatımızın bütün konularında karşılıklı saygı, sevgi ve sabırla birbirimize davranmamızı arzu ediyorum.
Sizlere Berlin’den selamlar, sevgiler gönderiyorum.

İlgili Makaleler

Bir Cevap Yazın

Başa dön tuşu