Köşe Yazarları

Çay Saati’nde Bugün: Sevmiyorum! İzlemiyorum! İzlemeyeceğim!

Merhaba sevgili Voleybol Aktüel takipçileri,

Bir türlü vazgeçemedim maç oynanırken kenarda kim ne yapıyor diye bakma huyumdan!

Televizyondan izlerken kamera açısı izin verdiği kadar bakabiliyorum. Ama salonda isem neredeyse maçın yarısı kadar da kenardaki teknik ekip ve yedek oyuncuların maçı ne kadar yaşadıklarına bakıyorum. Karşı tribündeysem yönetimin maçı nasıl izlediğine, eğer yakınsam menajerler ve istatistikçilerin tepkilerine bakıyorum.

Maçtan başka her şeye bakıyorsun maşallah derseniz de, e biraz haklısınızdır.  :)

Gizem Karadayı’nın iki sezon önce Kosheleva’ nın kucağına zıplayıp sevinmesini bu akşam başka bir takım arkadaşıyla Beşiktaş maçında da yaptığını görünce;

“Karşındaki de sanki Vakıf, Eczacı, Fener! Neden abartıyorsun ki bu kadar?” dedim yani.

Mesela doğum yapınca ara veren Nilay’ın, özellikle orta oyunculara sayı aldıran paslardan sonraki “Abi bir sezon ara verdim ama hâlâ böyle pas atabiliyorum!” dercesine sevinmesini anlıyorum. Hatta izlerken;

“Aferin Nilay! İşte böyle pasları dağıtmaya devam et. Daha iyi olacak!” diyorum..

Aynı şekilde doğum yapmamış ya da başka şekilde ara vermemiş olsa da geçen sezon Motta tarafından Güldeniz diye bir oyuncu olduğunu bizimle birlikte neredeyse kendisinin de unuttuğu Güldeniz’in, nihayet takımla gülmeye başladığını, sayı aldıkça ufak ufak sevinmelerini;

“Hadi be kızım, yavaş yavaş daha iyi olacaksın!” diyerek izliyorum mesela.. Çünkü keyif alarak oynayan oyuncuyu izlemek bana da keyif veriyor.

Mesela uzun sezonlar sonra Polen’in ilk altı oynuyor olması mutlu ediyor beni.

Karayolları’nı izlemek keyif veriyor bana. Hele ki Merve dönünce ayrıca keyifle izleyeceğimi biliyorum. Bu vesileyle ilk maçında sakatlanan Merve’ ye de tekrardan geçmiş olsun… Bundan sonra Merve’ye ve tüm oyuncularımıza sakatlıksız maçlar diliyorum.

Özellikle ligin ikinci yarısı Aydın Büyükşehir Belediyesi’nin lige ayrı keyif vereceğini umut edip, şimdiden ikinci yarıyı iple çekiyorum!

Ama sevmiyorum, PTT Başantrenörü Mehmet Bedestenlioğlu’nun zar zor kadro kuran Beylikdüzü karşısındaki abartılı sevincini. Vakıf,  Eczacı, Fener maçlarında misliyle yapın hocam sonuna kadar yanınızdayım. Galatasaray, Aydın maçlarında da yapın hocam, amenna. Ama böyle rakiplere, nihayet üçüncü maçı kazanıyoruz da olsa bunun sebebi, ben sevmedim bunu hocam, kusura bakmayın!

Bu akşam bir şeyi çok beğendim.

Ataman Güneyligil Beren’i aldı oyuna. Seti kaybetse bile maçı alacağını biliyordu. Seti kaybetse bile Beren’i kazanıyor!

Oyunun içinde tüm oyuncularını tutan Guidetti, ligde bu yüzden efsane oluyor. Belki set veriyor ama oyuncunun takımın her an ona ihtiyacı varmış gibi hissetmesini sağlıyor. Ataman Güneyligil’de de bunu görmek mümkün ve rakibi Beşiktaş olmasına rağmen! Uçmadan sevinmesine saygı duydum!

Lig çabucak bitecek gibi görünse de play off’tu, play out’tu derken aslında uzun bir maraton beyler (Sözüm baş antrenörlere olduğu için beyler dedim). Biraz sükunet, biraz saygı olsun ki bolca voleybol olabilsin.

Öbür türlüsünü sevmiyorum! İzlemiyorum! İzlemeyeceğim!

Saygılarımla,

Fatma Madi Babuşcu

İlgili Makaleler

Bir Cevap Yazın

Başa dön tuşu