ManşetRöportaj

Mehmet Bedestenlioğlu ile Nostaljik Söyleşi

Sevgili Takipçilerimiz,

Voleybola hizmet vermeye başladığımız yıllardaki dosyaları incelerken karşımıza çıktı. Sevgili Serdar Mengi’nin bir çalışması. Bundan tam 9 yıl önce o zamanki gündeme göre sorulan sorulara Mehmet Hocanın her zamanki gibi içten ve doyurucu cevaplarını bulacaksınız. Özellikle Naz Aydemir Akyol ile ilgili bölümü dikkatle okumanızı öneriyoruz.

2010 yılında gerçekleştirdiğimiz bu söyleşiyi keyifle okuyacağınızı düşünüyoruz.

Voleybol Aktüel

 

Samsun’da Başlayan Voleybol Macerası 

– VOLEYBOLA NEREDE VE NASIL BAŞLADINIZ?
Voleybola 1970 yılında Samsun’da Atatürk Ortaokulunda başladım. Ancak voleybol sevgisi Tokat’ta Topçamspor’un maçlarını izleyerek başladı.

– SAMSUN’DAKİ VOLEYBOL GÜNLERİNİZDEN BİRAZ BAHSEDER MİSİNİZ?
Ortaokul yıllarında Samsun’da DSİ kampında hemen her gün maç oynayarak ve DSİ Spor antrenmanlarına katılarak Voleybolla dolu yıllar yaşadım. Ortaokul takımı ile ilk turnuvada ikinci olmamız ve iki kulübün soyunma odasına kadar gelerek transfer teklif etmesi hiç unutamadığım anılarımdandır. Samsun Ondokuzmayıs Lisesi takımı ile Liseler Türkiye Şampiyonasında kazandığımız Türkiye 3.lüğü de o dönemin en önemli başarısıdır.

– BUGÜNE KADAR OYNADIĞINIZ KULÜPLER HANGİLERİ?
Ankara DSİ, Ankara Emlak Kredi Bankası, Eskişehir DSİ Bentspor, Tokat Belediye kulüplerinin formasını giydim.

– HANGİ KULÜPLERDE ANTRENÖRLÜK YAPTINIZ?
Ankara DSİ Spor, Ankara Emlak Kredi Bankası, Galatasaray, Eczacıbaşı A Takım ve Eczacıbaşı ve Vakıfbank Güneş Sigorta altyapı sorumluluğu

– YILDIZLAR, GENÇLER VE A MİLLİ TAKIM KARİYERİNİZ
BAŞARILARLA DOLU SİZCE EN DEĞERLİSİ HANGİSİ?

2007 Yıldız Kızlar Dünya İkinciliği,
2008 Genç Kızlar Avrupa Üçüncülüğü,
2010 A Bayan Dünya Altıncılığı

– 2007 YILINDAKİ TRABZON 1.KARADENİZ OYUNLARI ŞAMPİYONLUĞU’NDAN BAHSEDER MİSİNİZ?
Milli Takımda tekrar görev almamın üzerine başlayan 2,5 aylık dönemin ilk turnuvası
olması ve Türkiye’de oynanacak olması nedeni ile çok önemli bir turnuvaydı. Üç ay önce Avrupa şampiyonasında 3-0 yenildiğimiz Rusya’nın da turnuvada olması Şampiyonluğu hedefleyen takımımız için çok önemliydi. Fikstür azizliği grup birincisi olursak eğer yarı finalde Rusya ile oynamak durumunda kalacaktık. Yenilmemiz halinde Şampiyonluğu hedeflerken 3-4 maçına çıkmak durumunda kalacaktık. Zor yolu seçip grup birincisi olup yarı finalde 3-1 Rusya’yı, finalde de Bulgaristan’ı 3-0 yenerek Şampiyon olduk. Bu şampiyonluk Dünya ikinciliğine giden yolun başlangıcıydı. Ayrıca turnuva süresince Trabzon ve Of halkının ilgisini ve desteğini unutamam.

– 2007 YILINDA MEKSİKA’DA YILDIZ KIZ VOLEYBOL TAKIMIMIZ İLE ALINMIŞ OLAN BİR BAŞARI VAR O GÜNLERDEN BAHSEDEBİLİR MİSİNİZ?
2007 Mart ayında Avrupa altıncısı olan takımın aynı yıl Ağustos ayında dünya ikincisi olması için öncelikle takımın inancını artırmamız gerekiyordu. Karadeniz oyunlarından önce başlayan kampın ilk antrenmanında ısınmada stretching yaparken yapılan konuşmalardan sonra takım Dünya Şampiyonasında ilk üç içine gireceğine inanmıştı. Sayın Federasyon Başkanımızda Trabzon’da Rusya maçı öncesi öğle yemeğinde Dünya Şampiyonasında final oynayacağımıza inandığını söyledi. Turnuvanın tamamını anlatmak buraya sığmaz. Üç etapta oynanan maçlarda her etapta bir mağlubiyet aldık. Bu mağlubiyetlerden ikisi ilk grupta ve finalde Çin’e karşı aldık. İlk gruptaki ilk maçımızda Amerika’yı, ikinci grupta ilk grubunda çok başarılı maçlar çıkaran favori Japonya’yı ve Dominik Cumhuriyeti’ni 3-0 yenmemiz final grubuna çıkmamızı sağladı. Rusya takımını yarı finalde 3-1 yenerek Türk spor tarihinde takım sporları içerisinde ilk kez final oynamanın voleybola nasip olması çok büyük bir gururdu. Avrupa Şampiyonasında önümüzde yer alan beş Avrupa takımını da geride bırakarak kazanılan Dünya İkinciliği ve maç sonrası Şampiyon olamadık diye ağlayan oyuncular, takımdaki mental değişikliği ve inancı açıklıyor herhalde.

-YETİŞTİRMİŞ OLDUĞUNUZ SAYISIZ YETENEKLER VAR BUNLAR HAKKINDA NE HİSSEDİYORSUNUZ?
Tüm antrenörlük hayatımın 19 senesi çalıştığım Kulübün tüm takımlarının sorumlusu olarak geçti. Bu süreç içerisinde zamanım elverdiğince tüm altyapı takımlarının antrenmanlarına ve maçlarına gittim, hatta bizzat yaptırdım. Hem antrenörlerin hem de sporcuların gelişimine katkı vermeye çalıştım. Onların hayatlarına ve voleybollarına ışık tutmaya yol göstermeye çalıştım. Bu oyuncuların yetişmesinde birlikte çalıştığım antrenör arkadaşlarımın da emeği var. Onların okullarında, sosyal ve spor hayatlarında başarıları ile büyük mutluluk ve gurur duyuyorum.

– NESLİHAN DEMİR HAKKINDA NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ?
Neslihan’ı İlk olarak yanılmıyorsam 1998 yılında 15 yaşında iken Sakarya’da Liseler Türkiye Şampiyonasında izleyip çok beğenmiştim. Hatta antrenöründen de istemiştim. O tarihten beri takip etmekteyim. Hayatına ve voleyboluna büyük emekler vererek Dünya çapında bir yıldız oldu. Sadece hücum ve servisteki başarısı öne çıkarılan Neslihan’ın liberoları kıskandıracak kadar iyi bir manşet tekniği ve defansı olması özel bir yetenek olduğunun göstergesidir. Son dönemde Milli Takımda birlikte de çalıştık. Hem antrenmanlardaki çalışma anlayışı hem de takım olma yolunda Milli takıma çok katkıları oldu. 2009 da Avrupa ligi İngiltere maçına hazırlanırken dört no oyuncularının sakatlıkları nedeni ile sıkıntı çekerken ben servis karşılayabilirim abi dedi. Üç günlük antrenman sonrası büyük yüzde ile manşet alarak dört no oynaması, A Milli Takıma ilk kez katılan gençlerin kendilerine güvenmeleri için şakalaşmaları ve saha içi yardımları Neslihan’ın kişiliği ile ilgili sizlere bilgi verecektir. Kendisine voleybola katkılarının artarak süreceği düşüncesiyle sağlıklı, sporla dolu nice yıllar diliyorum.

– NAZ AYDEMİR ÇOK UMUT VADEDEN BİR PASÖRDÜ ANCAK BENİM
DÜŞÜNCEME GÖRE BEKLENİLEN GELİŞMEYİ GÖSTEREMEDİ BU KONUDA
NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ?

Öncelikle Naz’ın daha 21 yaşında olduğunu ve pasörlerin en verimli döneminin 25 yaş olduğunu unutmadan bu konuyu konuşmamız lazım. Ama çok küçük yaşta giydiği A Takım formasından sonra ilk senelerdeki ivme ile gelişimini sürdüremedi. Ama Naz yine de gelişti ve hala Dünya’nın sayılı pasörleri arasında. Naz’ın son senelerde yaşadıklarını hangimiz yaşasak üstesinden gelebilirmiydik bilemiyorum. Öncelikle kulüplerin yabancı antrenör tercihleri ve gelen antrenörlerin günlük başarılara öncelik vermesi Naz’ın teknik gelişimine zarar verdi. Yabancı antrenörler Naz’ın gelişimi ile değil, kendilerine maç kazandıracak, sayı makinesi olarak gördükleri yabancı oyunculara attığı pasın kalitesi ile ilgilendiler. Attığı pas smaçörün vurabileceği şekilde olması yeterliydi. Bozulan bir teknik, üçlü bloğun önüne atılmış veya birinci tempo çok az oynanmış kimseyi ilgilendirmedi. Çünkü var olan kaliteli smaçörler Türkiye Ligi maçlarında üçlü blok da olsa aldıkları topu sayı yapıyorlardı. Ama ne zaman kulüpler üst düzey Şampiyonlar ligi maçlarında üst gruplara çıktılar o zaman Naz’ın pas atması değil pasörlük yapması istendi. Çünkü o düzeyde maçlarda smaçörler top öldüremediler. Başarısızlığın suçlusu ortadan oynamadığı ve tek blokta bırakmadığı için Naz oldu. Öyle ki bir de bunu pasör yetersizliği yüzünden yenildik gibi saçma sapan bir gerekçeyle resmen açıkladılar. Kimse üç senedir aynı kişi antrenör, aynı pasörle oynuyorsun şimdi mi aklın başına geldi, eğer bu pasör suçluysa bu pasörün bu hale gelmesinde senin hiç mi suçun yok diye sormadı. Ve en önemlisi ondokuz yaşında iken bu çocuğa bunları yaşattılar. Daha sonra çok önemli bir transfer yaptı. Bu seferde gelen yabancı antrenör kendi ülkesinden pasör transfer etti ve Naz’ı oynatmadı. Antrenörüne niçin oynatılmadığının nedeni sorulduğunda yabancı pasöre transfer sırasında oynatma sözü verdiğini söyleyebiliyor. Böylece Naz’ın pasörlüğünün üzerine koyması gereken 4-5 sene boşa geçiyor. Halbuki bu süreç sabırla takip edilse ve Naz’ın pasörlüğüne yardım edilse bugün çok farklı bir yerde olacağından eminim. Ben Naz’ın hırsına, zekasına, çalışma azmine çok inanırım. Eminim ki kafasını bu girdaptan kurtarabilen bir Naz biraz gecikmeyle de olsa hak ettiği yere ulaşacaktır. Voleybol kamuoyu da tüm sporcularımızın kolay yetişmediğini bilerek sporcularımıza ve Naz’a gereken desteği vermelidir.

-A TAKIMLARDA YAPTIĞINIZ ANTRENÖRLÜK ZAMANINDA ÇEŞİTLİ
BAŞARILARA İMZA ATTINIZ. AMA SİZİ DAHA ÇOK ALT YAPI ANTRENÖRÜ
OLARAK TANIYORUZ. HANGİSİNİ TERCİH EDERSİNİZ? SİZCE HANGİSİ
DAHA KOLAY VE DAHA ZEVKLİ?

Yukarıda da belirttiğim gibi ben son on sene içinde (Eczacıbaşı’nda A Takım antrenörlüğü yaptığım bir yıl hariç) alt yapı sorumluluğu yaptığım için herkes beni altyapı antrenörü olarak biliyor. Hâlbuki ben, 29 senelik antrenörlük hayatımın 18 senesinde A takım antrenörlüğü yaptım. Altyapı antrenörlüğü daha zor ama çok büyük bir zevk. Çünkü elinizle şekil verip yetiştiriyorsunuz. Çocukların öğrenme isteği, saf ve temiz duygularını A takım antrenörlüğünde bulamazsınız. A takım antrenörlüğü ise daha çok forma sokma ve taktik ağırlıklı geçiyor. Maça taktik hazırlık ve maç içerisindeki taktik değişiklikler için kendinizi zorlamanız benim için büyük zevk. Bir altyapı maçında da bunu bulamazsınız.
Dolayısıyla her ikisinde de antrenörlük yapmanın farklı zevkleri, farklı kolaylıkları ve zorlukları var.
Bu nedenle birinden birini tercih etmek benim için zor. Bu nedenle ben 29 senede sadece 5 kulüp değiştirmiş bir antrenör olarak, uzun süreli hedefleri olan ve bu hedefler için çalışılabilecek takımlarda görev almayı uygun buluyorum.

-BU İYİ BİR JENERASYONDU PEKİ GERİDEN BUNA BENZER OYUNCULAR
GELİYOR MU?

Türkiye Dünya sıralamasında bugün itibariyle A Takım düzeyinde 11. Yıldız ve gençler düzeyinde ise 5. Sırada yer alıyor. Şu an A Takımda yer alan oyuncularımız herhangi bir sakatlık nedeniyle veya kişisel bir tercihleri doğrultusunda sporu bırakmadıkları taktirde en yaşlılarının dahi 2016 ya kadar oynayabileceklerini düşünürsek ve var olan oyuncularımıza 90-92 doğumlu oyunculardan katılımlar olacağını göz önüne alırsak Türk Bayan Voleybolu için oyuncu bazında yakın zamanda bir problem olabileceğini düşünmüyorum.
Ancak altyapılarda çok başarılı olan sporcularımızın gelişimini iyi takip etmek, seneden seneye daha kaliteli hale gelen liglerimizde oynayabilmeleri için gerekli önlemleri alabilmemiz gerekir. Tüm Dünya ülkeleri Türkiye’nin bayan voleybolunda geldiği ve bundan sonra gelebileceği seviyenin farkındalar ve Türkiye’den korkuyorlar.

-VOLEYBOL DIŞINDA TAKİP ETTİĞİNİZ SPORLAR VAR MI?

Ben geçmişte voleybol, basketbol, futbol ve masa tenisi branşlarında lisanslı olarak oynadım. Dolayısı ile diğer branşlarda dahil hepsini takip etmeye çalışıyorum.

-YURT İÇİ VE YURT DIŞINDA EN ÇOK BEĞENDİĞİNİZ OYUNCULAR KİMLER?

Oyuncular ile ilgili yorum yaparken benim için öncelikle kişiliği, savaşçı karakteri, takım oyuncusu olması gibi kriterler önceliklidir. Beraber çalışmadan bu konuda karar vermek çok zor. Voleybolumuzun bu gelmesinde emeği olan tüm antrenör arkadaşlarımı ve oyuncuların tümünü ayırım yapmadan baş köşeye koyuyorum.

-BU GÜNE KADAR UNUTAMADIĞINIZ BİR ANINIZ VAR MI?

2007’de Meksika’da 3-0 kazandığımız Japonya maçından hemen sonra basın toplantısında rakip takım antrenörünün “Türkiye gibi bir takımla ile oynamak bizim için onurdur” sözleri inanılmazdı. Müsabakanın bir oyun olduğunu, rakibi takdir etmeyi 3-0 yenildiği bir maçtan sonra öğretmişti bana. Bizler olsak içimizden bile olsa hakeme oyuncularımıza kızar bir bahane bulmaya çalışırdık.

 

– GENÇ SPORCULARA İYİ BİR VOLEYBOLCU OLABİLMELERİ  İÇİN NE ÖNERİRSİNİZ?
Geçmişe göre daha küçük yaşlarda başlayan voleybol okullarında öncelikle büyük hedefler koymak yerine sporun temellerini, birlikte oynamayı, arkadaşlarına ve rakiplerine saygı duymayı öğrenmelerinin doğru olduğunu düşünüyorum. Sağlık –okul- spor üçgenini programlı bir çalışma ile geçmelerini ancak 14-15 yaşına geldikten sonra ancak ihtisaslaşmalarını, zorlandıkları durumlarda yapabileceklerini düşünmelerini tavsiye ediyorum. Voleybol öğrenme süreci zor ve uzun olan bir spor dalıdır. Sabırlı olmalarını, dikkat ve konsantrasyonlarını her zaman üst düzeyde tutarak çok kaliteli antrenman yapmalarını tavsiye ediyorum.

İlgili Makaleler

Bir Cevap Yazın

Başa dön tuşu