Genel Haberler

Voleybolda Yere İniş

Yerden havaya sıçrama ardından çift ya da tek ayak üzerine yere iniş ve denge sağlamayı içeren ardışık manevralar futbol, basketbol, voleybol gibi sporlarda sıklıkla kullanılmaktadır. Başarılı bir yere iniş hareketi birçok istemli vücut hareketi gibi ekstremitelerin ve gövdenin istendik postüral oryantasyonunun korunması ile gerçekleşmektedir. Yere iniş nedeniyle temas noktasında oluşan yer tepki kuvvetleri büyüklüğü ve bu kuvvetlerin yükleme hızları (birim zamanda uygulanan kuvvet) kuvvet platformundan elde edilen kuvvet verileri ile değerlendirilebilmektedir. 16-18 yaş grubu voleybolcularda müsabakalar boyunca erkeklerin saatte ortalama 62.2, kadınların ise 41.9 sıçrama hareketi gerçekleştirdiklerini saptamış ve toplam sıçrama yoğunluğunun yaralanmalar bakımından antrenman yoğunluğundan daha belirleyici bir risk faktörü olabileceğine işaret etmişlerdir. Sıçrama ve yere iniş hareketinin bu denli çok tekrar edildiği voleybol sporunda ayak bileği ve diz bölgesi yaralanmalarının sporcularda sık görülen sağlık problemlerinin başında gelmesi şaşırtıcı değildir. Sıçrama içeren sporlarda alt ekstremite yaralanma oranının kadınlarda daha fazla olduğu da bilinmektedir Sıçrama ardından yere iniş hareketinde yükleme hızı büyüklüğü, hareketin tekrar sıklığı, cinsiyet ve anatomik yapı gibi faktörlerin yaralanma mekanizmasında etkili olduğu ifade edilmektedir. Buna karşın, çoklu eklem ve kas koordinasyonu sayesinde yere temas sonucu açığa çıkan kuvvetlerin kas-iskelet sistemi yapılarına iletilme oranı önemli ölçüde azaltılabilmektedir. Özellikle alt ekstremitede, yaralanmalara neden olabilecek büyüklükteki yer tepki kuvvetlerini ve bu kuvvetlerin yükleme hızlarını düşürmek için; distalden proksimale iletim sırasına göre ayak bileği, diz, kalça eklemlerinde etkili kaslar ve eklem sabitliğinde görev alan kas-iskelet sistemi bileşenleri önemli rol oynamaktadır. Yere iniş hareketinde kullanılan farklı stratejilerin (farklı eklem açılarının kullanılması, parmak ucu ya da topuk üzerine iniş gibi) yere temas ile açığa çıkan enerjinin emilimini değiştirdiği önceki çalışmalarda gösterilmiştir. Yapılan egzersiz veya sporun türü, yaralanma geçmişi ve deneyim gibi faktörlerin bireylerin farklı iniş stratejileri geliştirmesinde etkili olduğu da bilinmektedir. Araştırmalar, yere temas anından dinamik ve statik postüral stabilite durumuna geçiş arasındaki sürenin, yere iniş hareketinin planlanması ve gerçekleştirilmesi boyunca izlenen nöromuskuler kontrol stratejisi ile azaltılabileceğini ortaya koymaktadır. Öte yandan, yere inişte dinamik postüral stabilite düzeyi düşük kişilerin, yere iniş öncesinde kasların erken aktivasyonu gibi herhangi bir nöromuskuler algısal hazırlık içerisinde bulunmadığı bulgusu bireyler arasında yere iniş stratejilerinin farklılaştığını ve bu farklılığın sonraki postüral kontrol sürecini etkilediğini ortaya koymaktadır. Bu bilgiler ışığında, YTK’nin kas iskelet sistemine etkisinin iniş stratejisine göre değişe-ceği ve bu nedenle YTK ve postüral stabilite ile ilişkili parametrelerin harekete yatkın olan ve olmayan bireyler arasında farklılaşacağı ileriye sürülebilecektir. Bu araştırma temel olarak, kas iskelet sistemi üzerinde YTK’nin neden olabileceği olumsuz etkileri azaltmak için yere iniş ve sıçrama hareketlerine yatkın olan kişilerin, bu hareketlere yatkın olmayan kişilere göre farklı bir yere iniş stratejisi izleyecekleri ve bu nedenle iki grup arasında yere iniş kinetiği açısından farklılık gözleneceği hipotezine dayanmaktadır. Araştırmanın ikinci hipotezi ise harekete yatkın olan kişilerde yere iniş ardından dinamik ve statik postüral stabilite performansının sedanter bireylere göre daha iyi olacağıdır.

Bu çalışmada bir platformdan yere iniş sırasındaki mekanik yükleme ve ardından ayakta sakin duruş pozisyonuna geçiş sürecindeki dinamik ve statik postüral stabilite, kuvvet platformu verileri ile değerlendirilmiştir.

Araştırma bulguları, harekete yatkın olan ve olmayan kişiler arasında yere iniş kinetiği açısından farklılık gözleneceği hipotezini desteklemektedir. sportif aktiviteye katılım düzeyine (rekreasyonel ve yarışmacı), cinsiyete ya da yere iniş içeren/içermeyen sporlara katılıma göre yaptıkları gruplar arası karşılaştırmaların hiçbirisinde anlamlı farklılığa rastlamamıştır. Aynı araştırmada, tüm katılımcıların DYTKpik değeri ortalaması 4.5±1.7 VA bulunurken, 80 kadın katılımcının DYTKpik değerleri 2.0-10.0 VA aralığında, ortalama 4.2 ±1.4 VA olarak saptanmıştır. Diğer yandan, alt ekstremite patolojisine sahip bireylerin tolere edebileceği bir yükseklik olan , 30 cm’den yere inişte dahi farklı iniş stratejisi kullanıldığında DYTKpik değerlerinin 4.1-6.7 VA aralığında ölçüldüğü bildirilmiştir. En düşük değer parmak ucuna iniş, en yüksek değer ise topuğa iniş denemelerine aittir. Bu araştırmada ulaşılan veriler ve yukarıda özet bilgileri sunulan önceki araştırma bulguları, yükleme hızının yere inilen yükseklik, yüzey, izlenen strateji, harekete yatkınlık ve çift/tek ayak ile yere temas faktörlerine göre farklılaştığını göstermektedir. DYTKpik değerine yere temastan sonra ne kadar geç ulaşılırsa yükleme hızı düşeceğinden kas-iskelet sistemine olası olumsuz etkilerinin azaltılmasının mümkün olabileceği düşünülmektedir. Koşu adımlaması sırasında tek ayağa etki eden yükleme hızının stres kırığı gözlenen grupta kontrol grubuna göre daha yüksek ve gruplar arasındaki farkın istatistiksel olarak anlamlı olduğu gösterilmiştir. Ayrıca, sunulan bu araştırmanın bulguları kinetik verilerle sınırlı olmasına karşın, yere inişte alt ekstremite eklem açılarındaki değişkenliğin, iki grup arasında yere iniş kinetiği büyüklük ve zamansal yapısında gözlenen farklılığın sebebi olabileceği de göz ardı edilmemelidir. Alt ekstremite eklem açılarının, ekleme etki eden kuvvet ve momentlerin iniş kinetiğine etkisi birçok araştırmacı tarafından incelenmiştir Bunun yanı sıra tıpkı erkek cimnastikçilerde gözlendiği gibi, erkek voleybolcularda da diz ekstensör momenti yere iniş hızından etkilenmemiş, bunun yanı sıra, ayak bileği ya da kalça eklemine göre oldukça düşük değerlere sahip olduğu gözlenmiştir. Aynı çalışmada kadın voleybolcularda ise yere iniş hızı arttığında diz fleksiyon açısı ile birlikte diz ekstensör momentinin de artış gösterdiği bulunmuştur. Hareket kinematiğinin yere inişte oluşan YTK değerlerinin artmasına neden olabileceği dikkate alındığında, harekete yatkınlık ya da cinsiyete göre değişen yere iniş stratejilerinin özellikle kadınlarda sık karşılaşılan ACL yaralanmaları mekanizmasında etkili olabileceği de ileriye sürülebilecektir. Yere iniş ardından, çarpma niteliğindeki yer tepki kuvvetlerinin ortadan kalktığı ve yalnızca düşük frekanslı salınımların gözlendiği denge durumuna ulaşılan ana kadar geçen dinamik postüral stabilite periyodu, sedanter gruba kıyasla voleybol oyuncusu grupta daha uzun sürmüştür. Ayak bileğinde kronik insabilite sorunu olan kişilerde olmayanlara göre yere inişte dinamik postüral stabilitenin daha uzun sürdüğü gözlenmiştir, voleybol oyuncusu ve sedanter iki grupta 45cm’den yere inişte dinamik postüral stabilite süresi bakımından belirgin bir farklılık gözlemezken, bu safhayı daha kısa sürede tamamlayan katılımcıların yere iniş öncesinde ayak bileğinde fleksör ve ekstensör rol üstlenen büyük kasların aktivitesini arttırdığını ortaya koymuştur. Voleybol oyuncularının 20 s süren ayakta denge performansının incelendiği bir araştırmada erkek sporcularda her iki yönde (AP ve ML) COP değişim aralığı, yaş ve cinsiyet eşleştirmesine göre seçilen kontrol grubuna göre daha düşük bulunmuştur. Erkek ve kadın voleybol oyuncularının katıldığı 60 s süren ayakta sakin duruş performansını inceleyen bir diğer çalışmanın bulgularına göre de hem COP hızı hem de COP yörüngesi alanı sporcularda kontrol grubuna göre daha yüksektir. Statik stabilite performansına ilişkin çelişkili bulgular, sporcularda sakin duruşun denge performansı kriteri olarak kullanılmasının yanıltıcı olabileceği düşüncesini desteklemektedir. Örneğin, tek ayak üzerinde 20 s sakin duruş için hesaplanan COP hızı, ayak bileği yaralanması hikayesine sahip katılımcılardan oluşan grupta sağlıklı gruba göre yüksek değerler sergilemiştir. Sadece spor ve antrenman geçmişi değil oyun içerisinde üstlenilen farklı roller için (voleybolda oyun kurucu, libero, pasör, smaçör rolleri gibi) farklılaşabilen antrenman içeriği de grup içi postüral stabilite performansını etkileyebilecektir. Diğer yandan harekete yatkınlık düzeyi ya da yüksekliğe bağlı olarak yere iniş hızının değişmesine karşın özelikle DYTK profilinde gözlenen kinetik tepkinin zamansal yapısının tekrarlar arası benzerliği, tüm katılımcılar için ortak bir iniş stratejisinin olduğu ve yalnızca ilgili parametrelerin büyüklük değerlerini belirleyen katsayıların harekete yatkınlığa göre değişkenlik gösterdiği şeklinde yorumlanabilmektedir.

Sonuç olarak, yere iniş hareketi sedanter bireyler için günlük yaşamda ve sporcular için müsabaka ya da antrenmanlarda kullanılan ve yer ile temas nedeniyle alt ekstremitenin farklı büyüklükte kuvvetlere maruz kaldığı bir harekettir. Yer tepki kuvveti büyüklüğü ve yükleme hızının hem kadın voleybol oyuncularında hem de sedanter bireylerde alt ekstremiteye yönelik kas-iskelet sistemi yaralanmalarına neden olduğu ve bu yüklerin kinematik unsurlardan etkilendiğine dair kanıtlar bulunmaktadır. Bu nedenle, harekete yatkın grupta olduğu gibi kişilerin yere inişi güvenli şekilde yapabilecekleri teknik çalışma ve kuvvetlendirme rutinlerine katılmaları ile yere iniş stratejisi geliştirebilecekleri ve yere temasın olumsuz etkilerini azaltabilecekleri düşünülmektedir. Yaralanmaların önlenmesi bağlamında, grup ortalamasından ziyade, her bireyin yere inişinin kinetik analiziyle sonuçların birebir yorumlanması önemli görünmektedir. Yene inişte dinamik postüral stabilite süresiyle DYTKpik’nin düşük olması ilişkili görünmemektedir. Önceki araştırmaların bulguları ile yorumlandığında, yere iniş öncesinde erken algısal motor hazırlığın ve hareket sırasında eklemlerdeki hareket açısı genişliğinin, denge durumuna geliş süresini arttırdığı düşünülmektedir. Buradan yola çıkarak, dinamik postüral stabilite süresi ve yer tepki kuvvetleri arasında bir “zaman-maliyet” ilişkisinden söz edilebilir. Özetle, bir sonraki harekete başlamak için denge durumuna daha hızlı geçebilmek ya da oluşan büyük yer tepki kuvvetleri ile baş etmek arasındaki tercih, performans süresinin kısalması ya da yaralama riski olarak geri dönme potansiyeline sahiptir. Araştırmada kullanılan platform yüksekliğinin sabit olması, sporcu grubun sınırlı sayıda kadın voleybol oyuncusundan oluşması ve bu nedenle cinsiyete, spor dalına ya da oyun içerisindeki rollerine göre ayrım yapılmaması, iniş stratejisine ışık tutabilecek hareket kinematiği ve kassal aktivite düzeyinin değerlendirilmemesi, yüklerin azaltılmasında etkili olacağı düşünülen antrenman programı etkisi gibi unsurların incelenmemesi sunulan araştırmanın sınırlılıkları içerisinde yer almaktadır. Ayrıca, yer çekimi etkisinin azaltılmasıyla doğru orantılı olarak yere temas anında DYTKpik ve YH’nın lineer olarak azaldığının bilinmesi nedeniyle, bu araştırmada yalnızca vücut kütlesinin etkisini elimine etmek için, önceki çalışmalar ile benzer şekilde, yer tepki kuvvetleri ve yükleme hızı sadece vücut ağırlığına göre normalize edilmiştir. Gruplar arasında boy farkından kaynaklanabilecek olası etki araştırma kapsamı dışında bırakılmıştır. Tüm bu sınırlılıkların sonraki araştırmalarda göz önüne alınarak, araştırma dizaynına dahil edilmesinin bu konudaki bilgi birikimine katkı sağlayacağı düşünülmektedir.

 

Yere İniş Hareketinin Kinetik Analizi: Voleybol Oyuncuları ve Sedanter Katılımcıların Karşılaştırması

Uğur YILMAZ, Hüseyin ÇELİK, Pınar ARPINAR AVŞAR

Hacettepe Üniversitesi, Spor Bilimleri Fakültesi, Biyomekanik ve Motor Kontrol ABD

 

İlgili Makaleler

Bir Cevap Yazın

Başa dön tuşu