ManşetRöportaj

Kenan Bengü: Bengü: Voleybolcu İçin Zeka Çok Önemli

Unutulmaz Pasörlerden Kenan Bengü ile gerçekleştirdiğimiz dünden bugüne söyleşi sizlerle…

Bengü: Voleybolcu İçin Zeka Çok Önemli

-BİZE BİRAZ KENDİNİZDEN BAHSEDER MİSİNİZ?
1961 İstanbul doğumluyum, 1982 Spor Akademisi mezunuyum. Spora 1968 yılında Altınyurt Spor Kulübünde basketbol ile başladım. 1970 yılında aynı kulüpte voleybola geçtikten sonra 1979 yılında genç milli, 1981 yılında A milli takıma seçildim. 1998 yılına kadar yaklaşık 20 yıl milli takımlarda aralıksız görev yaptım.
Spor hayatımın dışında matbaacılık ve organizasyon işleri ile uğraştım.

Voleybol oynarken dört milli voleybolcu arkadaş ile oluşturduğumuz Beach Volley organizasyonları yaptigimiz sirketimiz, 2000’li yıllarda içerik değiştirerek her türlü spor organizasyonları yapabilen bir yapıya ulaştı.

Türkiye’deki en önemli spor aktiviteleri içinde görev aldığımız gibi sorumluluğu sadece bize ait olan önemli organizasyonlara da imza attım.
Formula 1, WTA tenis, Efes Pilsen Cup Futbol, Beko All Star Basketbol, Aroma All Star Voleybol, Beach Volley World Tour, Beach Volley European Tour içinde bulunduğumuz veya tamamen yönettiğimiz organizasyonlardan.

2010 yılında tamamen iş hayatı dışına çıkarak hobilerim ile yaşadığım bir düzen kurdum.

Yaklaşık son beş yıldır kendime ait yelkenli bir teknem var ve hobi amaçlı yelken ve tekne kullanma eğitimleri vermekteyim.

Mutlu, huzurlu ve sağlıklıyım. Şimdilik J

– BEACH VOLLEY HAKKINDA BİZE BİRAZ BİLGİ VEREBİLİR MİSİNİZ?

Beach Volley 1920 yıllarda Californiya’da dalga sörfçülerinin dalga olmadığı zamanlarda kumsalda voleybol oynamaları ile başlayan ve büyük bir hızla tüm Dünya’ya yayılan, 1996 yılında olimpik spor olduktan sonra gelişimini de büyük bir hızla arttıran bir spor dalıdır. Normal voleybol ile bana göre tamamen ayrılan farklı bir disiplindir. Daha bireysel bir spordur. Kum, rüzgar, güneş gibi doğa şartlarıyla mücadele ettiğiniz ve işin içine tekniği soktuğunuz zorlu bir doğa sporu bence.

1980 ile 2005 yılları arasında Amerika ve Avrupa’da olduğu gibi ülkemizde de büyük bir ivme ile gelişmiştir. Bu yıllarda özel girişimcilerin ve sponsorlarin desteğiyle gelişen bu spor dalı daha sonraları uluslararası federasyonun (FIVB) ve ülke federasyonlarının pastadan pay kapma sebebiyle sekteye uğramıştır. Şu anda Dünya’da FIVB’nin World turları dışında çok önemli üst düzey turnuvalar kalmamıştır.  Özellikle 1980 ile 2000 yılları arasında Amerika’nin California sahillerinde yapılan büyük turnuvalar, oyuncularını FIVB turnuvalarına kaptırdıkları için önemlerini kaybetmişlerdir. Son yıllarda FIVB World turların da oynanan kalite, diğer özel turnuvalarda görülmemektedir.

– BIZE BİRAZ OYNADIĞINIZ DÖNEMKİ GALATASARAY ERKEK VOLEYBOL TAKIMINDAN BAHSEDER MİSİNİZ?
Benim oynadığım dönem 1993-94 yılları. Voleybol GS’de her zaman amatör sporlar içinde ilgi görmüş bir branştı. Ancak bugün ki imkanları olduğunu düşünmüyorum. O zamanlar amatör takımlarda GS’nin önüne veya arkasına sponsor almak ayıptı, GS’ye yakışmaz diye düşünürdü üyeler. Ancak bugün sistemin şartları içerisinde GS, FB, BJK gibi spor kulüplerinin de sponsorlara ihtiyacı olduğu çok net anlaşıldı. Dolayısıyla bugün kulübünüzde basketbol ve voleybol takımlarınız kendi sponsorlarını bulma imkanlarına sahip. Bu büyük bir gelişme. Benim oynadığım dönemler voleybolun yarı profesyonel olduğu yıllar. Bu sebeple GS takımı içinde bu durum aynen geçerliydi. Bugün ki şartlar çok daha profesyonel. Bu sebeple geçmişi fazla sorgulamadan bugünün şartlarıyla GS adına çok daha iyi işler yapılabileceğine inanıyorum.

– VOLEYBOL OYNADIĞINIZ DÖNEMLERDE HANGİ TAKIMLARIN FORMALARINI GİYDİNİZ?
Altınyurt (yetiştiğim kulüp), Sönmez Filament, Fenerbahçe, Eczacıbaşı, Galatasaray, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve tekrar Altınyurt.

  • BEACH VOLLEY GEÇMİŞİNİZDEN BAHSEDEBİLİR MİSİNİZ?
    1987 yılından itibaren Canip Özkul isimli voleybolcu bir arkadaşımızın tatil köyünde kendi aramızda düzenlediğimiz beach volley turnuvaları sonrasında İtalya’da uluslararası bir turnuvaya davet edildik. Ben, Dünya Baltacıoğlu ve Metin Görgün ile katıldığımız bu turnuva sonrası bu organizasyonların Türkiye’de de yapılabileceği inancımız daha da arttı. 1990 yılında 4 milli voleybolcu arkadaş olarak (Kenan Bengü, Dünya Baltacıoğlu, Metin Görgün, Ahmet Gülüm) uluslararası boyutta ilk turnuvamızı İstanbul Ataköy Demirciköy tesislerinde gerçekleştirdik. Başarılı olan bu organizasyonun sonrasında hem camianın hem de sponsorların yüreklendirmeleri ile yıllar boyunca sayıları 8-10 arasında değişen hem uluslararası hem de yerel turnuvalar organize etmeye başladık.
    İlerleyen yıllarda World Cup ve European Cup gibi Dünya’nın önemli organizasyonlarını Türkiye Alanya’da gerçekleştirdik.

2000 yılı başlarında beach volley organizasyonları için oluşturduğumuz şirketimiz vizyon değiştirip farklı spor organizasyonları yapmaya başlayınca zaten dünya genelinde özel turnuvaların etkisini kaybetmesi sebebiyle bizde Beach Volley organizasyonlarımızı azalttık ve 2005 yılında tamamen bitirdik.

Daha sonraki yıllarda ve günümüzde federasyonumuzun organize ettiği  Beach Volley turnuvaları yapılmaktadır.

Oyuncu olarak da Beach Volley’de önemli dereceler elde ettim. Özellikle Beach Volley’in ilk 10 yılında henüz daha smaçörler, Beach Volley’in “püf “noktalarını öğrenemediklerinden, birçok turnuvaya beraber katıldığım başka bir pasör olan Ediz Lik ile beraber Türkiye Şampiyonluğuna kadar yükseldik. Birçok turnuvada da farklı eşler ile şampiyonluklarım oldu.

 

– NİYE 2 NUMARALI FORMAYI GİYİYORSUNUZ BUNUN ÖZEL BİR NEDENİ VAR MI?
Var. Yetişme çağlarımda o zamanlar bizim rol modelimiz olan Selim Çavuşoğlu 3 numara giyerdi. Bizde alt yapıdaki iki pasör Ünsal ve ben 3 numarayı istiyorduk. O zaman antrenörüm olan babam Mehmet Bengü beni “pasörler 2 numara” giyer diye kandırarak 3 numaralı formayı arkadaşıma, 2 numaralı formayı da bana verdi. Ancak daha sonraları gördüm ki Dünya’nın en önemli pasörü olan Japon milli takımı pasörü Nekoda’da 2 numara giyiyordu. Belki de oynadığımız hızlı voleybolun etkisiyle de örnek aldığım bu pasörün numarasını voleybol hayatım boyunca taşıdım.
Ve yıllar sonra Türkiye’de de pasörlerin birçoğunun 2 numara giyiyor olması hoşuma gidiyor.

– BAŞLICA HOBİLERİNİZ NELERDİR?
Hobilerim genelde doğa ile ilgili aktiviteler. Doğayı, ve gezmeyi seviyorum. Tüple dalma, doğa gezileri, kayak, yelken başlıca hobilerim. Voleybolu bıraktıktan sonra da performans sporlarından tenisi, vücudumu dingin tutmak için oynuyordum fakat sakatlıklar yasamaya başlayınca bıraktım.

Şu anda sadece yelken sporu ile hobi amaçlı ilgilenmekteyim, imkan ve zaman buldukça da dünyanın çeşitli dalış noktalarında tüplü dalış yapmaya gidiyorum.
Sinema veya TV’de film seyretmek ve Memet Fuat projeleri ile uğraşmak diğer hobilerim.

– KAÇ KERE TÜRK VOLEYBOL MİLLİ TAKIMININ FORMASINI GİYDİNİZ?
Benim sayımlarım ile 261 defa milli olmuşum. Geçmişte, 1985 yılı öncesi federasyonlarda arşivleme düzgün yapılmadığından bu sayıya net olarak ulaşılamıyor. Ama 250 üzeri olduğu kesin.

  • MAÇ ESNASINDA UĞUR GETİRDİĞİNE İNANDIĞINIZ HAREKETLER VAR MIYDI?
    Hayır, hiçbir dönemde batıl inançlarım olmadı. Ancak zaman zaman, takımı motive etmek adına uğurlu forma esprisine inanıyormuşum gibi yapmışımdır.

    – BU GÜNE KADAR UNUTAMADIĞINIZ BİR MAÇ ANI OLDU MU?
    1980’li yılların başı, İzmir’de Karşıyaka ile oynuyoruz. İzmir deplasmanları her zaman çetin geçmiştir.
    Çekişmeli bir maç oynuyoruz, her iki takım sporcularında karşılıklı file altından tahrikler var. Hakem rahmetli Özer abi, (lakabıyla kapçık Özer).

File altından hafif espirilerle atıştığım oyuncu Toni. Milli takımdan takım arkadaşım, çok da sevdiğim bir sporcu.

Hakem her ikimizin bu didişmesinden rahatsız olup yanına çağırdı, “eğer böyle devam ederseniz her ikinizi de duşa yollarım”dedi. Bizim Toni, Özer abinin İzmirli olmasından ve aralarındaki samimiyetten olsa gerek, “bizi duşa yollayamazsın” diye karşılık verdi. Bu cevaba sinirlenen Hakem Özer abi, sinirli bir şekilde “nedenmiş o” diye sordu.
Toni’nin cevabı müthişti, “SULAR AKMIYOR ki”.
Atmosferi yüksek ve gerilimli bir maçın içinde, Toni’nin bu ince ve cesaret isteyen esprisine hayran kalmıştım.

– SİZİN OYNADIĞINIZ ZAMANA GÖRE VOLEYBOLDA NE GİBİ DEĞİŞİMLER OLDU?
O kadar çok değişim var ki, hangi birini sayayım.
Öncelikle kurallar değişti. Sayı sistemi, fileye deyme, karşı sahaya geçme, servis karşılama ve defansta faulün kalkması. Düşünsenize, eskiden servise karşı manşet faul vardı. Bunun için uzun kollu formalar tercih edilirdi ki manşette ses çıkmasın, hakemde faul çalmasın diye.
Ayrıca eskiden voleybol daha fazla “zeka” oyunu idi, şimdi “güç” voleybolu oldu.
O kadar çok değişim var ki, saymakla bitmez. Bu konuyu ayrı bir araştırma kapsamında incelemek lazım.

– SİZİN OYNADIĞINIZ DÖNEMDEKİ DERBİLERLE BUGÜNKÜLERİ KARŞILAŞTIRIRSANIZ SİZCE FARKLAR NELER?
Eskiyle yeniyi kıyaslamayı hiç sevmem. Bizim zamanımız, bizim zamanımızda kaldı. Şimdi ki zaman ise şu anda yaşanıyor.
Derbiler GS, FB ve BJK’nın amatör sporlara daha fazla yatırım yapmasıyla şu anda daha revaçta. Bizim zamanımızdaki derbilerde bu takımların ismi geçmezdi. Bu sebeple o zamanın derbileri ile bu zamanınkiler farklı.

– BU ARADA ANTRENÖRLÜK DE YAPMIŞSINIZ SANIRIM BU GÜNLERDEN BAHSEDER MİSİNİZ?
1998 yılında Voleybol Milli Takımına veda ettikten sonra dönemin erkek A milli takımlar direktörü Küba’lı Mr. Gilberto Herrera, beni yardımcı antrenörlerinin kadrosuna aldı. Benim eski takım kaptanlığımdan ve de takım ile iletişimimden faydalanmak istiyordu.
Geçmişte alt yapılarda antrenörlük yapmış olduğumdan bu görevde hiç zorlanmadım.
Sonraki dönemlerde, rahmetli Deniz Esinduy’un milli takımlar teknik direktörü olduğu yıllarda, A erkek milli takımında antrenör ve menajer olarak çeşitli görevlerde bulundum.
Antrenörlük sevdiğim ve keyifle yaptığım bir iştir. İnsanlara bir şeyler öğretmek, onların gelişimine katkıda bulunmaktan zevk alıyorum. İş hayatımda da bu felsefe ile pek çok çalışan yetiştirmişimdir.
Ancak antrenörlük mesleğinin nankör yapısı içinde bulunmak istemediğimden 2002 yılından itibaren üst düzeyde antrenörlük yapmadım.

-TÜRKİYE’DE VE DÜNYADA EN ÇOK BEĞENDİĞİNİZ FAAL VOLEYBOLCULAR HANGİLERİ?
Erkeklerde beğenerek izlediğim 4 tane pasör var. Hüseyin, Ulaş, Selçuk ve Aslan. Bunlardan hangisi daha iyi diye sorduğunuzda net yanıtım yok. Her biri dönem dönem öne çıkabiliyor, oynadıkları kadrolara bağlı olarak.
Bir de ligimizde çok fazla Türk oyuncu kalmadığından isim bulmakta güçlük çekiyorum.
Dünya’da ise şu anda özellikle beğendiğim bir voleybolcu yok.

-GALATASARAY VOLEYBOL TAKIMI HAKKINDAKİ FİKİRLERİNİZ NELERDİR?
GS Voleybol şubesinin 3-4 yıldır yönetimsel bir yapıyı kurmakta olduğunu ve bunda zorlandığını gözlemliyorum. Yönetim geçmiş dönemde ellerindeki bazı iyi antrenörleri, şu anki antrenörler ile ortak bir platformda buluşturamadı. Bu durumun antrenörlerin kişilik sorunlarından kaynaklandığını çok iyi biliyorum. Ama yönetimlerin bazı düzenlemeler yaparken bu gibi durumları önceden çok iyi düşünmesi gerekir. Takım olarak hem erkek hem de bayan takımı belli bir çizginin üzerinde. Ancak her iki takım içinde yeni sponsorlar bulup daha güçlü bir GS yaratmak gerekiyor. Ve bunu dış transferler ile değil kendi iç bünyesinden çıkartacağı oyuncular ile çözmeli. Çünkü alt yapıdan yetişmiş oyuncular var ve bunlar A takımlarında yer bulabiliyor. Futboldaki alt yapı yatırımlarını amatör sporlarda da başarıyla sürdürüyor. Ancak bu yetişen gençleri A takımlarında ne derecede başarılı kullanabiliyor.
GS için sorgulanması gereken bu.

-GENÇ SPORCULARA İYİ BİR VOLEYBOLCU OLABİLMELERİ İÇİN NE GİBİ TAVSİYELERİNİZ OLACAK?
Voleybol’un bir zeka sporu olduğunu, bugün ki güç voleybolu içinde zekasını kullanabilen bir oyuncunun diğerlerinden bir adım öne geçeceğini bilmeleri. Çok maç seyretmeleri, maç seyrederken hareketleri iyi takip etmeleri ve kendileri de bu hareketleri yapmaya çalışmaları. Tabii sadece kötü alışkanlıkları değil, iyi şeyleri tespit etmek ve onları taklit edebilmek önemli.

-TAKIM ARKADAŞLARINIZ İÇERİSİNDE BİR LAKABINIZ VAR MIYDI?
Benim bildiğim bir lakabım yoktu. Ama benden gizli takılmış lakaplarım belki vardır. Bilmiyorum.

– TRİBÜNLERE DAHA ÇOK VE DAHA BİLİNÇLİ SEYİRCİ ÇEKEBİLMEK İÇİN NE YAPILABİLİR?
Bugün insanların hafta sonu veya günlük hayatlarında ilgilenebileceği pek çok aktivite var. Bu etkinlik bombardımanı içinde voleybola gönül vermiş insanların ilgisini çekmek çok da kolay değil.
Örneğin, voleybolun içinde olduğunu sanan ben, bazen maçları takip etmekte zorlanıyorum. Bir bakıyorum bir maç oynanmış ve ben bu maçı kaçırmışım. Voleybola gönül vermiş, sizin bilinçli seyirci dediğiniz kitleye bugün ki iletişim çağında ulaşmak çok kolay. Internet, mail, sms. İşte bu üç yolla bu insanlara çok kolay ulaşılabiliyor. Hatta biz sizinle birbirimizi hiç görmeden şu röportajı yapabiliyoruz.
Benim önerim her kulüp, oluşturduğu “seyirci iletişim bilgileri” ile, her hafta kendi maç programını seyircilerine “sms” olarak yollayabilir. Bir dönem bayan basketbol takımı menajeri Mihriban hanımdan bu tür mesajlar alıyordum. Bu sistemi voleybol şubesi olarak da yürütülebilir.
Bilinçli seyirciyi salonlara çekmek için çok da faydalı olur. GS camiasında voleybol oynamış olan binlerce kişiden 500 tanesini salonlara bu yolla çekebilseniz büyük bir iş yapmış olursunuz.
Ama önce tüm GS camiasının data bilgilerini toparlamanız veya güncellemeniz gerekir.

 

 

İlgili Makaleler

Bir Cevap Yazın

Başa dön tuşu