Genel HaberlerManşet

Bitki Bazlı Beslenmeye Dair…

Bitkisel bazlı diyet daha çok sebze meyve tüketimine dayalı hayvansal ürünlerin kısıtlandığı ya da  yasaklandığı bir diyet planlamasıdır. Minimum düzeyde işlenmiş ürün içermekle birlikte eklenti şekerler, beyaz un ve işlenmiş yağlar gibi rafine edilmiş yiyecekler tercih edilmez. Halk içerisinde kabul gören bir anlayışa göre hayvansal ürün tüketmeyen bireylerde protein ihtiyacının karşılanmayacağı gibi bir algı vardır. Bu algı kas kazanımı ve güçlenme konusunda eksiklik yaratacak gibi düşünülüyor. Birkaç çalışmaya göre esansiyel amino asitleri dengeli bir şekilde aldıktan sonra kaynağının et ya da bitkisel olmasının önemli olmadığı söyleniyor. Temel noktanın renkli ve yüksek çeşit içeren bitkisel besinler olması önem taşıyor.

Bir diğer  çalışmaya göre Efes antik kentindeki Gladyatör Mezarlığı’nda 5000’den fazla kemikte araştırma yapılmış olup kemiğin kesit yüzeyinde yüksek yoğunlukta kemik mineraline rastlanmış yani güçlü kas ve kemikleri iyi bir diyet ve yoğun bir çalışmaya bağlanmıştı. Gladyatörlere diyetlerinden dolayı fasulye ve arpa yiyen anlamına gelen hordearii denilmişti. Yapılan araştırmayı özetleyecek olursak; farklı yiyeceklerin kemiğe farklı miktarlarda stronsiyum verdiği bilinmektedir. Bu maddenin kemik üzerinde vejeteryan bireylerde yüksek, et yiyen bireylerde düşük olacak şekilde ayırıcı bir özelliği mevcut. Bu çalışmada gladyatörlerin stronsiyum miktarı yüksek çıkmış yani; Roma döneminin en değerli profesyonel dövüşçüleri vejeteryan imiş!

Bir gladyatör mezarı

Bir başka akla yatan kısım ise şöyle; geçmişte ilk insanların taş ve kemik kalıntılarına bakarak et ile beslendiği algısı vardı. Peki ya bitkilerle beslendiler ve bitki toprakta yok olduysa? Biraz daha somut açıdan inceleyelim mi? İnsanlar aslında fizyolojik ve anatomik açıdan bitki bazlı beslenmeye adapte gibi gözüküyor; et yiyenlere göre çok daha uzun bir sindirim kanalımız var ve bu sistem, sindirimi uzun süren bitki ve lifleri sindirebiliyor. Gözlerimiz et oburlardan çok daha fazla rengi görebiliyor ve buda taze olmuş meyve/sebze bulmak gerektiğini gösteriyor. Beynin tek yakıt kaynağı glikoz ve et! İyi bir glikoz kaynağı değil glikoz almanın en verimli yolu tabi ki karbonhidrat tüketmek olacaktır. Son olarak dişlerimize bakalım! Et oburlarda bulunan makas şeklindeki kesici dişlerin yerinde bitkileri ezmeye yarayacak kare ve düz dişler bulunmaktadır. Bunların hepsi bitkisel bazlı beslenmeyi savunan ve bu yaşam stilinden yarar görmüş insanların birer görüşü ama akıl çelici yanları da bulunmuyor değil.

Ayrıca hayvansal ürünlerin dolayısıyla doymuş yağları diyette sınırlamanın, kardiyovasküler sistem üzerinde olumlu etkilerinin olduğu, damar tıkanıklığı ve kalp krizi riskini azalttığı bilinen bir gerçektir. Obezite gibi aşırı kalori ve doymuş yağ alımına bağlı kronik hastalıkların rastlanma riskini düşürür.

Bütün bu bilgiler ışığında  zeytinyağı, kuruyemiş, tam tahıllar ve baklagillerle zenginleştirilmiş tabaklarla, meyve ve sebze tüketmenin verdiği hafiflik birleşince hayvansal ürünleri azaltmak kulağa hiç de fena gelmiyor.

Sağlıkla ve sporla kal!

KAYNAKÇA:
https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/8172124/

https://archive.archeology.org/0811/abstracts/gladiator.html

https://academic.oup.com/ajcn/article-abstract/59/5/1203S/4732587?redirectedFrom=fulltext

İlgili Makaleler

Bir Cevap Yazın

Başa dön tuşu