Köşe YazarlarıManşet

Kars’ın Altın Kızları

Yazarımız Doç. Dr. Melike Türkan Bağlı, ilk yazısı ile sizlerle...

Herkese merhaba!

Buralarda yeniyim. Nasıl oldu da bu köşeye geldim bilahare anlatacağım ama bu iş bundan sonraki yazıya kalsın ve biraz da sürpriz olsun. Bugün sanki uzun zamandır buradaymışçasına davranayım ve hemen paylaşmak istediğim güncel ve önemli bir konuya değineyim. Ancak bir sonraki yazıya bırakmak istemediğim bir teşekkür borcunun ilk taksitini hemen şimdi burada ifa edeyim! Sevgili Savaş Eskigülek ile Hilal Apaydın’a (nam-ı diğer Mari’ye) beni bu köşeye taşıyan yaklaşımları ve girişimleri için çok teşekkür ediyorum. Bu teşekkürün sebeplerini de yine bir sonraki yazıda detaylandırmak arzusundayım.

***

Geçen hafta içinde Kars’tan İstanbul’a gelen bir grup kız çocuğu voleybol gündeminde yer aldı. Kars’ın Dikme köyünden bir ortaokuldan geliyorlardı. Türlü imkânsızlıklar içinde ama azimli bir öğretmenin yönlendirmesiyle voleybolda bölge birincisi olmuş, Türkiye yarı finallerinde yarışmaya hak kazanmışlardı. “Yarının Sultanları” projesi kapsamında Vakıfbank Spor Kulübü’nde ağırlanan voleybolcu kızlar, sosyal medyaya Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu ile birlikte Vakıfbanklı bazı voleybolcular ve kulübün teknik direktörü Giovanni Guidetti ile yaptıkları antrenmandan görüntülerle yansıdılar.

Konumuz bununla ilgili ama bu değil. Konumuz, Vakıfbank oyuncusu Zehra Güneş’in o güne dair sosyal medya paylaşımı ve bunun anlamı… Zehra Güneş şöyle diyor: Hikayemiz çok benzer, yollarımız bir gün yeniden kesişecek eminim. O zamana kadar kendimize inanmaya, pes etmemeye, birbirimize destek olmaya devam. Kars’ın Altın Kızları; iyi ki tanıdım sizleri. Bugün bana yaşattığınız gerçek duygular için şükran doluyum.”

Sosyal sorumluluk projesi adı verilen çalışmaların önemli toplumsal sorunları ve geliştirilmesi gereken alanları gündeme getirmek ve bunlar için sivil girişimleri başlatmak ve örneklemek bakımından topluma katkılarını teslim etmemiz gerekiyor. Bu çalışmalar hem farkındalık yaratan hem bir uyarı niteliği taşıyan hem de çözüme odaklanan bir atmosfer oluşturuyor. Bu etkinlikler kapsamında kendi alanlarının profesyonelleri, kurumları ve organizasyonları içinde gönüllü bir emeği sunarak bu çalışmaların enerji kaynağını oluşturabiliyorlar. Bu faaliyetlerin amacı, doğal olarak projeye konu olan ihtiyaca göre değişiyor. Sosyal sorumluluk projelerinin genel yapısı, hizmeti “sunan ya da sağlayan” taraf ile “alan” taraf olmak üzere iki eksen üzerinden oluşuyor. Harcanan emeğin ekonomisine bakıldığında bir taraf “harcıyor”, öteki taraf “alıyor”.

Peki psikolojik olarak ne oluyor? Yani projenin tarafları bu alışveriş bağlamında neler yaşıyorlar, neler hissediyorlar? Bu konudaki araştırmalar ve gözlemler, bu noktada okların tersine çalıştığını gösteriyor. Yani “veren” taraf, “alan” tarafa nazaran çok daha büyük bir mutluluk ve tatmin duygusu yaşıyor. Dolayısıyla bu tür projeler bir bakıma hizmeti alan kadar -hatta belki ondan daha çok- hizmet edene yarıyor. Paradoksal bir biçimde hizmeti götürenler asıl hizmeti alanlar olmuş oluyor.

Zehra Güneş’in mesajında bu genel bulguyu o kadar açık bir şekilde okuyoruz ki… Mesaja eşlik eden fotoğraf ve “gerçek duygular” ifadesi bu anlamı bize net bir şekilde kanıtlıyor. Zira “gerçek duygular”, kalplere hakikaten dokunduğumuz zaman o kalplerdeki titreşimlerin bizim yüreğimize bir ışık gibi düşmesi ile oluşuyor. İnsan, hayatında asıl değer taşıyan duyguların bunlar olduğunu her geçen gün çok daha iyi fark ediyor. Hayat bu şekilde hayat haline geliyor; yaşadığımızı hissettiğimiz ve yaşadığımıza şükrettiğimiz anlar böyle yaratılıyor.

Bu bakımdan Kars’ın kızları, İstanbul’da eminim ki çok mutlu, güzel ve unutulmaz anlar yaşadılar ama onlarla böyle bir günü geçiren voleybol profesyonelleri ve yetkilileri kadar değil. Fiziksel olarak olduğu gibi duygusal olarak da ağır bir iş yapmakta olan profesyonel voleybolcuların bu tür faaliyetlerde daha sık yer almaları onları ruhen çok güçlendirecek ve yoğun tempolarında bir nefes niteliği taşıyacaktır. “Koşturuyoruz” diyen ve koştururken çok yorulan herkes için de aynı reçete geçerli olacaktır.

Velhâsıl “Veren el, alan elden hayırlıdır” hadisiyle özetleyeceğimiz bu olgu, hayatın her alanında hepimize mutluluğun şifresini sunuyor.

İnşallah bir sonraki yazıda görüşmek üzere…

İlgili Makaleler

Bir Cevap Yazın

Başa dön tuşu