Köşe YazarlarıManşet

Voleybolun Tescilli Güzeli

Merhaba Voleybol Aktüel takipçileri,
Bugünkü konuğumu size şöyle tanıtmak istiyorum.
O bir Voleybolcu,
O bir Dünya güzeli,
O bir Oyuncu,
O bir Spiker,
O bir Psikolog,
O bir Zeynep Eylem Şenkal…

Sporcu psikologu Zeynep Eylem Şenkal İstanbul doğumludur. Doksanlı yıllarda profesyonel olarak hem Milli Takımda hem de Fenerbahçe kulübünde voleybol oynadı.
Marmara Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi’nden mezun olduktan sonra sporcu psikolojisi konusunda çalışmalar yapmaya başladı.
İngiltere Londra’da beş yıl kaldı ve burada BBP University’de yüksek lisans psikoloji eğitimini tamamladıktan sonra “Premier League” takımlarından Chelsea ve Arsenal futbol kulüplerinde çalıştı.
Şu anda İstanbul’da Fransız Lape Hastanesinde çalışmaktadır.

Zeynep Eylem Şenkal’ın farklı konularda ödülleri vardır. Pertevniyal Lisesi’nde Liselerarası 5000 metre koşusunda birinci oldu, okuluna kupa kazandırdı.
Fenerbahçe genç takımında oynarken lig şampiyonluğunu kazanan takımın ilk altısında oynadı.
Okulu Marmara Üniversitesi takımında üniversiteler arası şampiyonluk kazanan takımın ilk altısında oynadı.
Formula 1 takımlarından Redbull ile beş yıl boyunca çalıştı ve bu vesile ile 230 dünya şehri gördü.
Sporun dışında da başarıları bulunan Zeynep Eylem Şenkal 1996 Türkiye Best Model seçildi. 1998 yılında Kore’de yapılan “Miss Universe” yarışmasında dünya birincisi seçildi. 15 tiyatro oyununda baş rolde oynadı. En son tiyatro oyunu “Necmiq” ile “En iyi komedi oyunu” ödülünü ekibi ile beraber kazandı. Onlarca televizyon programı sundu. Sinema ve dizi filmlerde oynadı. Ayrıca tiyatro öğrencilerine drama dersleri verdi.
Zeynep Eylem Şenkal tüm bu tecrübelerini harmanlayarak ünlü ya da değil sporcu ve ya kendini geliştirmek isteyen bireylerle mesleği kapsamında; kişinin kendisinin potansiyelinin sınırlarına erişebilmesi için bilimin ve teknolojinin ışığında kişiye özel fiziksel ve zihinsel çalışmaları yürütmektedir.

Yaşı kırklarda olanların çok iyi tanıdığı bir isim.

1996 yılında Türkiye Best Model seçildi. 1998 yılında Kore’de yapılan “Miss Universe” yarışmasında dünya birincisi seçilen Zeynep Eylem Şenkal bir dönemde Fenerbahçe forması altında Voleybol oynamıştı. Sonrasında İngilterde BBP University’de yüksek lisans psikoloji eğitimini tamamladı “Premier League” takımlarından Chelsea ve Arsenal futbol kulüplerinde çalıştı. Şu anda İstanbul’da Fransız Lape hastanesinde çalışmakta.
Şimdi bu dönemleri kendinden dinleyelim…

Hoş geldin Eylem,
Ben seni tanıyorum ama okuyucularımız için voleybol maceranı anlatır mısın?

Voleybol maceram ben 11 yaşındayken başladı, sonra Pertevnial Lisesinde Beden Eğitimi öğretmenim Aydın Çöl vesilesiyle profesyonel voleybola kulüplere yönlendirildim. İlk antrenörlerim Şaban Çıbık, Ali Osman Tatlısu ve Adil Ok İ.Ü.S.B.K. da oynadım daha sonra Fenerbahçe kulübüne transfer oldum Abdullah Paşaoğlu orada da antrenörümdü. Voleybol benim için her şeyden önde gelirdi bazen kendimden bile. Çok disiplinli bir sporcuydum, yememe, içmeme ve uykuma özen gösterirdim bu sebeple voleybola başladıktan kısa bir süre sonra milli takıma seçildim.

Ve sonrasında bir güzellik yarışması hayatını değiştirdi. Bu nasıl oldu ve hissetmiş miydin Dünya güzeli olacağını?

Best Model yarışması ise tamamen benim isteğim dışında gerçekleşti, Fenerbahçe’de oynarken antrenörüm İsmail Vuran yarışmaya benim Fenerbahçe formalı fotoğraflarımı göndermiş sonrasında Best Model yarışmasından bir zarf geldi klübe benim adıma bir zarf tabi ben o zamanlar müthiş bir voleybolcu olmak ve hep öyle anılmaktan öte bir hayalim yoktu! Dolayısıyla tam sakatlandığım dönemde bir anda böyle bir “Best Model’in foroğraflı ön elemesini geçtiniz sizi Swiss Otele bekliyoruz”yazılı bir davetiyeyi hiç düşünemiyorum bile. Bu nedir diye bakınırken rahmetli İsmail Abi yanıma geldi “Kız olmayı öğren diye ben fotoğrafını yarışmaya gönderdim, git bu elemeye profesyonel spor yapmayan, normal, hayattaki kızları gözlemle” dedi. Antrenörüm söylerse benim için emirdir tabi o dönem antrenör ne derse o olur ve o öyle diyorsa bir bildiği vardır diyerek yarışmanın elemelerine gittim. Birbirinden güzel, zarif, bakımlı kızlar otelin balo salonunda ve bir tek ben fizik tedaviden çıkmış ıslak tepede topuz saç, spor ayakkabılar, bir kot pantalon ve üzerinde sweatshirt ile sıramı beklemeye başladım. Amacım geldiğiniz için teşekkür ederiz ama olmadı diyen birinin uyarısıyla hızla ait olmadığım yerden koşarak Fenerbahçe tesislerine gitmeyi planlıyordum. Fakat düşündüğüm gibi olmadı. 1996 yılının en ünlüleri jürideydi, Cem Özer, Güngör Bayrak,Ajda Pekkan gibi, sonra benim bir o kızla beraber bu ünlü jürinin karşısına geçtik ve jüride bulunan bir estetik doktoru (Şu an ismini hatırlamıyorum) bana buraya nerden geldiniz dedi. Çünkü diğer kızlardan yapılı olmayan bir saç, makyajsız surat, topuksuz ayakkabılarım ile belli ki oraya ait değildim ki her yerin kendine göre sosyal kuralları, tavrı ve kıyafet şekilleri vardır ve ben o kriterlerin hiç birine uymuyordum. Fizik tedaviden geldim buraya dedim tabi merakla neden dolayı olduğunu sordu, milli takım maçında sağ omuzumda smaç vururken lifimin koptuğunu anlattım bu sebeple de fizik tedaviye gittiğimi açıkladım. “Peki neden bu yarışmaya geldin” diye sordu, ben de “ Antrenörüm kız gibi olmayı öğreneyim diye gönderdi” dedim, tüm jüri güldü. Erkan Özerman yarışmayı düzenleyen kişi bana gelip 5 kilo verir misin dedi, sanırım beni model kızlara göre fazla kaslı ve iri bulmuştu. Ben de veririm dedim sahiden de verdim. Sonra Best Model seçildim, Dünya yarışması için 1997’de Kore’ye gönderildim orada da Dünya 1. si seçildim aynı zamanda iki yarışmada da dostluk güzeli de seçildim ki bu ödülü jüri değil her yarışmada bulunan kız bir arkadaşının ismini yazarak hangi kız en çok oyu aldıysa kazanır şeklinde verilen bir ödülldür.

Daha sonra kariyerine yeni bir sayfa açtın ve İngiltere’de psikoloji okudun. O dönem nasıl geçti?

5 yıl önce hayatımda tüm kariyerimi bırakarak radikal bir karar ile İngiltere’ye Londra’ya gittim, bir sene ingilizce hazırlık okudum ki Üniversiteye girebilmek için akademik ingilizceye sahip olunması gerektiği için, neyse ki günde 14 saat ders çalışmamın ürünü olarak sınavdan gerekli puanın üzerinde aldım. Sonrasında bu da yeterli değildi tabi istediğim üniversitenin bir de kendi sınavı vardı ona da girdim ve profesörlerden oluşan bir jürinin sınavından geçerek Yüksek lisans yapmaya hak kazandım. Londra’da teorik okurken pratik yapmak şart olduğundan bir yıl da psikiyatri bölümünde pisikoterapist ve psikoanalizci iki profesörün yanında çalıştım. Sonra kendi araştırmalarıma yazılarımı yazmaya başladım. Önce Chelsea futbol takımında staj sonra Arsenal futbol kulübünde sporcu psikoloğu olarak çalıştım.

Bu aldığın eğitimin Türkiye’de sporculara faydaları neler?

Spor psikolojisi, sporcuların optimal düzeyde performanslarını ve iyi oluşlarını sağlama için psikolojik bilgi ve becerilerin kullanıldığı bir uzmanlık alanıdır. Bu alan spor katılımcılarının gelişimsel ve sosyal yönlerini ile spor ortamları ve organizasyonları ile ilişkili sorunları sistematik olarak ele alır.
Spor psikolojisi, psikolojik durumların atletik performansı, egzersizi ve fiziksel aktiviteyi nasıl etkilediğini inceler. Performansı ve motivasyonu arttırmak için profesyonel sporcular ve antrenörler ile çalışmanın yanı sıra spor yapmayan insanlar için de onların refahını arttırmak için çalışmalarında egzersiz ve spordan yararlanırlar.
Profesyonel spor psikologları genellikle sporcuların rekabetten gelen yoğun baskıyla baş etmelerine ve odaklanma motivasyonla ilgili problemleri aşmalarına yardımcı olur. Ayrıca, performansı arttırmak ve yaralanmalardan kurtulmak için sporcular ile çalışırlar. Ancak spor psikologları sadece elit ve profesyonel sporcularla çalışmazlar. Ayrıca günlük hayatında spordan faydalanan insanların spor yapmaktan keyif almalarına ve bir egzersiz programına sadık kalmayı öğrenmelerine yardımcı olurlar.

Ben her zaman söylüyorum ama sence de her kulübe psikolojik danışman şart mı?

Tabiki katılıyorum nasıl ki fizyo terapistler olmazsa olmaz kulüplerin ya kendi bünyesinde yada dışardan destek olabilecekleri bir psikoloğa ihtiyacı var.
Bu desteği alan kulüplerin kazanımları çok fazla…

Yurda döndüğünden beri biliyorum salonlardasın ve maçları izliyorsun sence tribünlerin ve velilerin hataları neler nelere dikkat etmeliler?

Velilere tek tavsiyem çocuklarını mutlaka bir spor dalına yönlendirmeleri. Çünkü çocuk müşterek bir amaca hizmet etmenin ve aynı zamanda her türlü duygu durumunu paylaşmanın, birbirine saygı duymanın, sorumluluk almanın ne olduğunu spor yaparken öğrenir. İleri ki yaşlarında spor yapmış bir birey toplumla ve kişisel ilişkileri çok daha sağlıklı ve verimli olur. Spor insani iletişim becerilerin artmasını sağlayan yegane eğitimlerden biridir.

Son olarak neler söylemek istersin?

Bana sitenizin bu bölümünde bana yer verdiğiniz için çok teşekkür ederim.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu haftaki konuğum olduğun ve beni kırmadığın için çok teşekkür ederim.
Bir Dünya güzeli ile röportaj yapma şansına sahip olduğum çok mutluyum.
Sana bundan sonraki yaşamında başarılar diliyorum zaten eminim çok başarılı olacaksın ve yeni nesillerde ismini hatırlayacak.

Bir röportajın daha sonuna geldik bizi sıkılmadan okuyan ve beğenileri ile ödüllendiren siz okurlarımıza da çok teşekkür ederim.
Kalın sağlıcakla…

Ufuk Günesen

İlgili Makaleler

Bir Cevap Yazın

Başa dön tuşu