Genel HaberlerManşetPlaj Voleybolu

Plaj voleybolunda Bungee Jumping dönemi

Merhaba sevgili voleybol severler,
Geçmiş zaman olur ki – Plaj voleybolu anılarının yedincisi ile karşınızdayım. Demiştim ya hani 1996 yılı acayip olaylara sahne oldu diye. İşte kaldığımız yerden devam ediyoruz. Ama öncelikle 32. Avrupa Voleybol Şampiyonasında gösterdiği performans ile gelecek için umut veren A Erkek Milli Takımımızı ve Nedim Hocaya teşekkür ederek başlamak istiyorum. Oldukça genç ve kaliteli bir nesil, çok deneyimli bir antrenör ile bizlere umut verdi. Emeklerine sağlık hepsinin.

Gelelim pehlivan tefrikasının 7. bölümüne…

O yıl turnuvalarımızın sponsoru Pepsi Max, televizyon reklamlarında kullandığı, Bungee Jumping‘i  Türkiye’ye getirdi ve Çeşme turnuvasında seyircilerle buluşturduk.
Üç gün boyunca her gün 35-40 kişiyi atlatıyorum.
İnsanlar, çıldırmış gibi yarışıyor, atlayış yapabilmek için. Seyirciler arasında bir asker var ve O da atlamak istiyor.
Hemen yanına gittim, konuştuk ‘’ En büyük asker bizim asker ‘’ sloganları ile 65 metre yukarıdaki platforma yolladık. Aman Allahım! Yukarıda resmen kavga var. Asker vaz geçtim diye resmen ağlıyor! Adam da O’nu aşağıya atmaya çalışıyor.  Sonunda atlamadan indi.

Turnuvanın son günü, Çeşme seyircisi, tutturmaz mı İlker yukarı diye! Eyvah, bende yükseklik korkusu var, eşim Hakan’a 7 aylık hamile. Biz ailecek panik içindeyiz, O esnada, turnuvayı yayınlayan STAR TV yönetmeni Şule Bekrioğlu yanıma geldi ve ‘’ Haydi hazır ol, yukarı çıkıyorsun’ dedi. ‘Yahu, benim korkularım var, olmaz’ dedikçe, ‘Olsun, canlı yayında ölürsen raiting patlaması yaşarız ‘’ diyecek kadar beni düşünüyor!!!
Çıktım; 65 m. Yani, neredeyse 22 katlı bir apartmanın tepesinden atlayacaktım.
Eşim Pınar 7 aylık hamile, heyecandan ölecek, ben deseniz,  kalp krizi geçirmek üzereyim,  aşağıda insanlar seçilmiyor. Gözümü kapatıp atladım ama arada 5 saniye resmen ruhumu teslim ettim… Neyse kazasız belasız aşağıya indim. Televizyon da raiting yapamadı…

Oradan Kemer’ e geçtik, ilk defa 3 gün tatil yapacağız, otele yerleştik.
Ekip, Perşembe günü gelecek. Otel tam pansiyon ama benim cebimde 5 TL para var. Tamam para lazım olmayacak ama sahilde kızım Hazal 5 yaşında dondurma istiyor,  pamuk şeker istiyor her defasında bir bahane ile vaz geçiriyoruz.
Çarşamba günü tutturdu, denizin ortasındaki kocaman top şeklindeki şamandırayı elleyelim diye. Deniz bisikleti kiralayan adama kirasını sordum. Saati 20 TL imiş. 1’5 dakika kiralayabilir miyiz’ dedim. Adam anladı tamam dedi.
Eşim, kayınvalidem, ben ve kızım bindik, pedal çevirerek top şeklindeki şamandıraya gidiyoruz.
Eşim hamile olduğu için, kayın validemle ben hızlı hızlı çeviriyoruz, süre geçmesin, borçlu çıkmayalım diye.
Topa değdik, dönüyoruz.  Denizin üstünde bazı kağıt parçalarının yüzdüğünü gördüm. Anında denize atladım ve gördüğüm kağıtları toplamaya başladım, o esnada eşim de uyandı ve bana yön göstermeye başladı, 1 dakika içinde avucum tomarla para dolmuştu.
Sahile döndük, 5 TL parayı verdim. ‘Arkadaşım, ben denizde bir miktar para buldum, eğer bir turist gelir de para kaybettiğini söylerse, ben şu otelde kalıyorum, yarın da plaj voleybolu başlayacak, beni orada görebilirsiniz’ diyerek bilgi verdim.
Adam dedi ki, ‘abi denizde bulunan ganimettir’
‘Yahu sen duruma bak gelen olursa, adama yazık olmasın, parasızlığın ne demek olduğunu bilirim’ dedim.
Kaybeden kimse çıkmadı. Otelde paraları saydık, 120 $ ve 2800 Avusturya şilini.
Bu günün parası ile yaklaşık 20.000 TL.
Allah’ım şükürler olsun, Hızır yardımımıza yetişmişti.

Böylesine verimli bir seneydi…

Bir sonraki tefrikada buluşmak üzere…

İlker Çeteci

 

İlgili Makaleler

Bir Cevap Yazın

Başa dön tuşu